Şunu aradınız:: yer gök aşk (Türkçe - İspanyolca)

kâfirler boğulduktan sonra yerle göğe: “ey yer suyunu yut ve sen ey gök suyunu tut!” diye emir buyuruldu.
y se dijo: «¡traga, tierra, tu agua!

de ki, "biliyorsanız, yer, gökler ve içlerinde bulunanlar kimindir?"
di: «¿de quién es la tierra y quien en ella hay? si es que lo sabéis...»

eğer yerde, gökte allah'tan başka tanrılar olsaydı, ikisi de (yer de, gök de) bozulup gitmişti.
si hubiera habido en ellos otros dioses distintos de alá, se habrían corrompido.

sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm. yerle gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler.
vi un gran trono blanco y al que estaba sentado sobre él, de cuya presencia huyeron la tierra y el cielo, y ningún lugar fue hallado para ellos

gözlerimi kaldırıp bakınca, rüzgarda uçarak yaklaşan iki kadın gördüm. leylek kanatlarına benzeyen kanatları vardı. kabı yerle gök arasına kaldırdılar.
alcé mis ojos y miré; y he aquí que aparecieron dos mujeres con viento en sus alas, pues tenían alas como de cigüeña. ellas levantaron la caja entre la tierra y el cielo

allah o yüce zattır ki sizin için yeryüzünü yerleşme yeri, göğü de kubbeli bir çatı yapmış, size sûret verip sûretlerinizi de güzel kılmış ve sizi helâl hoş nimetlerle rızıklandırmıştır.
alá es quien os ha estabilizado la tierra y hecho del cielo un edificio, os ha formado armoniosamente y os ha proveído de cosas buenas. ése es alá, vuestro señor.