您搜索了: ictur yiyecek ve (土耳其语 - 意大利语)

yutulması güç bir yiyecek ve acı bir azap...
e cibo che soffoca e doloroso castigo,

boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir azap var.
e cibo che soffoca e doloroso castigo,

toprak kaptaki sulu yiyecek ve her içecek kirli sayılacaktır.
ogni cibo che serve di nutrimento, sul quale cada quell'acqua, sarà immondo; ogni bevanda di cui si fa uso, qualunque sia il vaso che la contiene, sarà immonda

(dikenli) boğazı tırmalayan bir yiyecek ve acı veren bir azab var.
e cibo che soffoca e doloroso castigo,

anaların yiyecek ve giyeceğini uygun bir şekilde sağlamak çocuk kendisinin olan babaya borçtur.
il padre del bambino ha il dovere di nutrirle e vestirle in base alla consuetudine.

en yüksek ömür boyu çevresel etkilere yol açan tüketim kategorileri yiyecek ve içecek, özel ulaşım ve barınmadır.
le categorie di prodotti che provocano i più elevati impatti ambientali durante il loro ciclo di vita sono gli alimenti e le bevande, il trasporto privato e le abitazioni.

Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.
e cibo che soffoca e doloroso castigo,

onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır.
circoleranno tra loro vassoi d'oro e calici, e colà ci sarà quel che desiderano le anime e la delizia degli occhi - e vi rimarrete in perpetuo.

yiyecek ve içeceğine bak, bozulmamış. eşeğine bak, seni insanlar için bir ibret kılalım diye (böyle yaptık).
guarda il tuo cibo e la tua acqua, sono intatti; poi guarda il tuo asino, [ti mostriamo tutto ciò] affinché tu divenga un segno per gli uomini.

yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır.
“no, disse allah, sei rimasto cento anni.

onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır.
essi ne mangeranno e se ne riempiranno i ventri

onlar ondan mutlaka yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklar.
essi ne mangeranno e se ne riempiranno i ventri

sonra midyandan ayrılıp parana gitmişler, oradan bazı paranlıları da yanlarına alıp mısıra, firavunun yanına gelmişlerdi. firavun hadata barınak, yiyecek ve toprak sağlamıştı.
essi partirono da madian e andarono in paran; presero con sé uomini di paran e andarono in egitto dal faraone, che ospitò hadàd, gli assicurò il mantenimento, parlò con lui e gli assegnò terreni

annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde hazırlamak çocuğun babasına aittir.
il padre del bambino ha il dovere di nutrirle e vestirle in base alla consuetudine.

onların uygun biçimde yiyeceğini ve giyeceğini sağlamak, çocuğun babasına aittir.
il padre del bambino ha il dovere di nutrirle e vestirle in base alla consuetudine.

gümüşü dilediğiniz şekilde kullanın: sığır, davar, şarap, içki ya da canınızın istediği başka bir şey alın. siz ve aileniz orada, tanrınız rabbin önünde yiyecek ve sevineceksiniz.
e lo impiegherai per comprarti quanto tu desideri: bestiame grosso o minuto, vino, bevande inebrianti o qualunque cosa di tuo gusto e mangerai davanti al signore tuo dio e gioirai tu e la tua famiglia

orada, sizi kutsayan tanrınız rabbin huzurunda, siz de aileleriniz de yiyeceksiniz ve el attığınız her işte sevinç bulacaksınız.
mangerete davanti al signore vostro dio e gioirete voi e le vostre famiglie di tutto ciò a cui avrete posto mano e in cui il signore vostro dio vi avrà benedetti

muhakkak ki bizim nezdimizde bukağılar, alevli ateşler, dikenli, boğazı tırmalayan yiyecekler ve gâyet acı azap var.
e cibo che soffoca e doloroso castigo,

allah'a karşı gelmekten sakınanlara vadedilen cennetin altından ırmaklar akar; oranın yiyecekleri ve gölgeleri devamlıdır.
È questo il giardino che è stato promesso ai pii: vi scorrono ruscelli, perennemente vi sono frutti e ombra.

(allah ona:) "hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir.
guarda il tuo cibo e la tua acqua, sono intatti; poi guarda il tuo asino, [ti mostriamo tutto ciò] affinché tu divenga un segno per gli uomini.