来自专业的译者、企业、网页和免费的翻译库。
davutu tepeden tırnağa süzdü. kızıl saçlı, yakışıklı bir genç olduğu için onu küçümsedi.
il filisteo scrutava davide e, quando lo vide bene, ne ebbe disprezzo, perché era un ragazzo, fulvo di capelli e di bell'aspetto
最后更新: 2012-05-05
使用频率: 1
质量:
saul adında genç, yakışıklı bir oğlu vardı. İsrail halkı arasında ondan daha yakışıklısı yoktu. boyu herkesten bir baş daha uzundu.
costui aveva un figlio chiamato saul, alto e bello: non c'era nessuno più bello di lui tra gli israeliti; superava dalla spalla in su chiunque altro del popolo
最后更新: 2012-05-05
使用频率: 1
质量:
o da hepsi de genç, yakışıklı asurlulara -valilere, komutanlara, iyi donanmış savaşçılara, atlılara- gönül verdi.
spasimò per gli assiri suoi vicini, prìncipi e capi, vestiti di porpora, cavalieri montati su cavalli, tutti giovani attraenti
最后更新: 2012-05-05
使用频率: 1
质量:
ağırlaştığında ikisi birden rablerine şöyle dua ettiler: "bize iyi huylu, yakışıklı bir çocuk verirsen yemin ederiz, şükredenlerden olacağız."
quando poi si appesantì, entrambi invocarono il loro signore allah: “se ci darai un [figlio] probo, ti saremo certamente riconoscenti”.
最后更新: 2014-07-03
使用频率: 1
质量:
警告:包含不可见的HTML格式
‹‹ohola benimken fahişelik etti. oynaşları olan asurlulara gönül verdi. hepsi de genç, yakışıklı, lacivertler kuşanmış savaşçılar, valiler, komutanlar, atlı askerlerdi.
oolà mentre era mia si dimostrò infedele: arse d'amore per i suoi spasimanti, gli assiri suoi vicini
最后更新: 2012-05-05
使用频率: 1
质量:
Çok yakışıklısın
very handsome
最后更新: 2023-10-09
使用频率: 1
质量: