您搜索了: dökmek (土耳其语 - 英语)

dökmek
local

Şimdi yapmamız gereken bunu pratiğe dökmek.
now we need to get this thing into practice.

elektrik pano veya tablosu çevresine su dökmek, su sıkmak kesinlikle olarak yasaktır.
it is strictly prohibited to pour or spray water around electrical board or table.

Çizgiye değil de cümleye dökmek istediğiniz zaman sizce çarpık kentleşme nedir?
what is the unplanned urbanization for you when you want to express it with sentences without drawing?

bunu okyanusa dökmek için hiçbir yerden izin alamazsınız, ama o, okyanusundan kendisinden çıkıyor.
you could never get a permit to dump this in the ocean, and it's coming out all from it.

bunları sayıya dökmek çok güç olmasına rağmen, buna diğer uyuşturucu kullanımı şekilleri de eklenmelidir.
other terms used to describe such deaths include ‘overdoses’, ‘poisonings’, ‘drug-induced deaths’ or ‘acute drug

bu rakamı görüntüye dökmek için burada 40,000 örümcek türünü 400 memeli ile mukayese eden bir tablo var.
to put that number into perspective, here's a graph comparing the 40,000 species of spiders to the 400 species of primates.

İktidardaki adalet ve kalkınma partisi ise mavi akım sorununu önceki hükümetin yolsuzluk iddialarına hedef olan uygulamalarını ortaya dökmek için kullanmaya kararlı görünüyor.
the ruling justice and development party is determined to use the blue stream issue to expose allegedly corrupt practices by the previous government.

yağmur yağıp,taşdığında dahi,... ...okyanusun içi ve dışındaki suları kanala... ...dökmek için yapılan harcamalar ağırlaşıyor.
their spending loads, loads, to channel that rainwater out into the ocean when it rains and floods as well.

oyunla ilgisi, abisi ve bazı arkadaşlarıyla kırıp dökmek amacıyla theater for new city'nin jane street'deki alanına girdiklerinde oldu.
his involvement in the play came about when he, his brother, and some friends had broken into the theater for the new city's space on jane street with the intent to vandalize it.

benim yapmaya çalıştığım, söyleştiğim insanların kamusal kabuklarını kırıp gerçekten ortaya dökmek isteyebilecekleri şeyleri söyletmekti. İnsan ne kadar gözününde olursa o oranda kalın bir kabuk örer.
i was trying to get them to say what they probably wanted to say, to break out of their own cocoon of the public self, and the more public they had been, the more entrenched that person, that outer person was.

Çöpleri, atık maddeler ile faydalı atıkları; önceden belirlenmiş ve tanımlanmış yerden, başka yerlere dökmek; çalışma alanını temiz tutmamak.
dumping the wastes, waste materials and useful wastes from designated and defined places to another places; not keeping working area clean.

dadacus, "keza bu tür üst kadroların istikrarsızlığıyla, örneğin finans piyasaları ve dış krediler arasında doğrudan bir ilişki olmadığı için, bunun toplum açısından bedelini sayılara dökmek zor.
"at the same time, the costs for society are difficult to quantify since the relation between the instability of such high public offices and, say, financial markets and foreign loans is not a direct one.

amfetamin ve ecstasy üretimini rakamlara dökmek zordur zira ‘hazır kimyasallarla, kolaylıkla gizlenebilen laboratuvarlarda başlar’ (unodc, 2003a).
the production of amphetamines and ecstasy is difficult to quantify because ‘it starts with readily available chemicals, in easily concealed laboratories’ (unodc, 2003a).

bookchin 2006'da öldüğünde, pkk bu amerikan düşünürü "20. yüzyılın en büyük sosyal bilimcilerinden biri" olarak tanımlamış ve onun teorisini pratiğe dökmek üzere yemin etmiştir.
when bookchin died in 2006, the pkk hailed the american thinker as "one of the greatest social scientists of the 20th century", and vowed to put his theory into practice.