您搜索了: akatoka (斯瓦希里语 - 土耳其语)

hivyo, paulo aliwaacha, akatoka barazani.
bunun üzerine pavlus aralarından çıkıp gitti.

basi akatoka, naye ana khofu, akiangalia huku na huku.
bunun üzerine mûsa, oradan korka korka çıktı.

naye akazitupa zile fedha hekaluni, akatoka nje, akaenda akajinyonga.
yahuda paraları tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı, gidip kendini astı.

hapo wakaokota mawe ili wamtupie, lakini yesu akajificha, akatoka hekaluni.
o zaman İsa'yı taşlamak için yerden taş aldılar, ama o gizlenip tapınaktan çıktı.

basi, akawaacha, akatoka nje ya mji na kwenda bethania, akalala huko.
İsa onları bırakıp kentten çıktı. beytanyaya dönüp geceyi orada geçirdi.

akatoka mnamo saa tatu asubuhi, akaona watu wengine wamesimama sokoni, hawana kazi.
‹‹saat dokuza doğru tekrar dışarı çıktı, çarşı meydanında boş duran başka adamlar gördü.

basi, yuda alipokwisha twaa kile kipande cha mkate, akatoka nje mara. na ilikuwa usiku.
yahuda lokmayı aldıktan hemen sonra dışarı çıktı. gece olmuştu.

huyo kijana mkubwa akawaka hasira hata akakataa kuingia nyumbani. baba yake akatoka nje na kumsihi aingie.
‹‹büyük oğul öfkelendi, içeri girmek istemedi. babası dışarı çıkıp ona yalvardı. ama o, babasına şöyle yanıt verdi: ‹bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğlenmem için hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin.

yesu akatoka, na kama ilivyokuwa desturi yake, akaenda katika mlima wa mizeituni; wanafunzi wake wakamfuata.
İsa dışarı çıktı, her zamanki gibi zeytin dağına gitti. Öğrenciler de onun ardından gittiler.

basi, akatoka hapo akaenda kukaa nyumbani kwa mtu mmoja mcha mungu aitwaye tito yusto. nyumba yake tito ilikuwa karibu na lile sunagogi.
pavlus oradan çıktı, tanrıya tapan titius yustus adlı birinin evine gitti. yustusun evi havranın bitişiğindeydi.

basi akatoka, naye ana khofu, akiangalia huku na huku. akasema: mola wangu mlezi! niokoe na watu madhaalimu.
(musa, etrafı) kollayarak, korka, korka oradan çıktı: "rabbim, beni şu zalim kavimden kurtar!" dedi.

herode aliamuru ufanywe msako lakini hawakuweza kumpata. hivyo aliamuru wale askari wahojiwe, akatoa amri wauawe. halafu akatoka huko yudea akaenda kaisarea ambako alikaa.
hirodes onu arattı, bulamayınca da nöbetçileri sorguya çekti ve idam edilmeleri için buyruk verdi. bundan sonra hirodes, yahudiyeden sezariyeye gidip bir süre orada kaldı.

baada ya hayo, yesu akatoka nje, akamwona mtoza ushuru mmoja aitwaye lawi, ameketi ofisini. yesu akamwambia, "nifuate!"
bu olaydan sonra İsa dışarı çıktı, vergi toplama yerinde oturan levi adında bir vergi görevlisini gördü. adama, ‹‹ardımdan gel›› dedi.

basi, yesu akatoka nje amevaa taji ya miiba na joho la rangi ya zambarau. pilato akawaambia, "tazameni! mtu mwenyewe ni huyo."
böylece İsa, başındaki dikenli taç ve üzerindeki mor kaftanla dışarı çıktı. pilatus onlara, ‹‹İşte o adam!›› dedi.

huyo aliyekuwa amekufa akatoka nje, huku amefungwa sanda miguu na mikono, na uso wake umefunikwa. yesu akawaambia, "mfungueni, mkamwache aende zake."
Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, ‹‹onu çözün, bırakın gitsin›› dedi.

kisha malaika mwingine akatoka hekaluni, na kwa sauti kubwa akamwambia yule aliyekuwa amekaa juu ya wingu, "tafadhali, tumia mundu wako ukavune mavuno, maana wakati wa mavuno umefika; mavuno ya dunia yameiva."
tapınaktan çıkan başka bir melek bulutun üzerinde oturana yüksek sesle bağırdı: ‹‹orağını uzat ve biç! biçme saati geldi. Çünkü yerin ekini olgunlaşmış bulunuyor.››