您搜索了: upheaval (英语 - 土耳其语)

then the thamud were destroyed by an awesome upheaval;
-bunlardan semûd o korkunç zelzele ile yok edildi. Âd ise azgın bir kasırga ile imha edildi.

the great upheaval of the hour will indeed be terrible.
gerçekten kıyamet saatinin depremi müthiş bir olaydır! [99,1-2; 69,14-15; 56,4,6; 33,11]

being more balanced doesn't mean dramatic upheaval in your life.
daha dengeli olmak hayatında devasa değişiklikler yapmanı gerektirmez.

croatian borrowers have been in upheaval for the last month over their swiss franc loans.
hırvat borçlular, İsviçre frangıyla aldıkları krediler konusunda geçen ay ayağa kalktılar.

o you people, fear your lord. the great upheaval of the hour will indeed be terrible.
ey halk, rabbinize saygı gösteriniz, çünkü saatin (dünyanın sonunun) depremi korkunç bir şeydir.

at issue is the recent upheaval in the rs government and the possible replacement of the three sda ministers.
gündemde sc hükümetinde yakınlarda yaşanan karışıklık ve sda'lı üç bakanın görevden alınma olasılığı yer alacak.

as if the macedonian summer wasn't hot enough, the political scene has been in the throes of upheaval.
makedonya’da yaz mevsimi yeterince sıcak değilmiş gibi, siyaset dünyası da karışıklıklarla boğuşuyor.

in 1947, the air arm was redesignated the royal afghan air force, a title it retained until further political upheaval in 1973.
politik değişikliklerle birlikte afgan kraliyet hava kuvvetleri olarak yeniden 1947'e kadar adlandırılır.

there are still no official reactions to topic's proposal, which is not unusual, as the city is in an upheaval.
kent bir karışıklık içinde olduğu için topiç'in önerisine hala resmi bir tepki gelmiş değil.

driving the upheaval is a fierce competition for influence between the akp and the pro-kurdish democratic society party (dtp).
ayaklanmaları ateşleyen, akp ile kürt yanlısı demokratik toplum partisi (dtp) arasındaki sert rekabet.

i was a student in the '60s, a time of social upheaval and questioning, and on a personal level, an awakening sense of idealism.
1960'larda öğrenciydim, sosyal başkaldırı ve sorgulama yıllarında ve kişisel düzeyde benim için idealizmi keşfettiğim zamanlardı.

commenting on the possible consequences of non-admission to the pfp programme, bih prime minister adnan terzic said it would probably result in political upheaval and the resignation of rs ministers.
bh başbakan adnan terziç, pfp programına kabul edilmeme durumunun olası sonuçları hakkındaki yorumlarında, bunun büyük olasılıkla siyasi karmaşaya ve sc'li bakanların istifasına yol açacağını söyledi.

the sarajevo haggadah, which survived centuries of upheaval -- including three wars in the 20th century -- is now on permanent display in a renovated room in sarajevo's national museum.
saraybosna haggadahı - 20. yüzyıldaki üç savaşı da içeren - yüzlerce yıllık kavga ve gürültünün ardından, saraybosna ulusal müzesi'nde yenilenen bir odada sürekli ziyarete sunuldu.

heritage is not just the past but also a representation or a reinterpretation of the past (graham et al. 2000; lowenthal 1997). the legacies and relics inherited from the past are not randomly preserved, but they are selectively chosen and have survived many political upheavals, and been shaped and reshaped by the politics of the past and present. thus, heritage is inherently a political entity. it is not only influenced by politics, but it also influences politics. heritage can be a foundation
miras sadece geçmiş değil, aynı zamanda geçmişin bir temsili veya yeniden yorumlanmasıdır (graham ve diğerleri 2000; lowenthal 1997). geçmişten miras kalan miras ve kutsal emanetler rastgele korunmaz, ancak seçici olarak seçilirler ve birçok siyasi kargaşadan sağ kurtulurlar ve geçmişin ve günümüzün politikaları tarafından şekillendirilmiş ve yeniden şekillendirilmiştir. bu nedenle miras, doğası gereği siyasi bir varlıktır. sadece siyasetten etkilenmez, aynı zamanda siyaseti de etkiler. miras bir temel olabilir