Sie suchten nach: enlightened (Englisch - Türkisch)

enlightened sound daemon
enlightened ses sunucusu

his face was enlightened by happiness.
mutluluktan yüzü parlıyordu.

will they not therefore be enlightened?
görmezler mi?

any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks.
filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.

his lightnings enlightened the world: the earth saw, and trembled.
yeryüzü görüp titrer.

eatwise -- enlightened and aware teens who inspire smart eating.
akillica ye - akıllıca yemek yemeyi aşılayan aydınlanmış ve farkında gençlik.

but a company can positively influence the perceptions through enlightened strategic actions.
ancak bir şirket aydınlatılmış stratejik hareketlerle algıları olumlu yönde etkiliyebilir.

on the one hand, putting childcare facilities in the workplace is wonderful and enlightened.
bir yanda, iş yerinde çocuk yuvalarının olması harika ve parlak bir fikir.

all these challenges make up an agenda which can be assumed by an enlightened interpretation of globalisation.
tüm bunlar küreselleşmenin yenilenmiş bir yorumu ile gündeme alınabilir ancak.

we need compassion to get ourselves started, and enlightened self-interest to get ourselves serious.
merhamete duygusuna ihtiyacımız var ki, bizi harekete geçirsin. kişisel çıkarlarımızı, toplumsal boyutta düşünelim ki işin ciddiyetini anlayalım.

verily those who fear god when an instigation from the satan toucheth them, they call to mind land lo! they are enlightened.
(allah'tan) sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.

and lest you think that you all, as the digerati, are more enlightened, i went to the apple iphone app store the other day.
sizler, bilişimciler olarak daha aydın olduğunuzu düşünmüyorsanız, geçen gün apple'ın uygulamalar mağazasına baktım.

it ensures that opinions are enlightened by facts, and that those making difficult policy choices can have a clear understanding of the costs and benefits of the options available.
bu sayede, görüşlerin olgulara dayandırılması ve zorlu politika kararları alan kişilerin, mevcut seçeneklerin maliyetleri ve faydalarıyla ilgili iyi bir fikir sahibi olabilmeleri sağlanmaktadır.

and of course, in the buddhist cosmos there are millions and billions of planets with human life on it, and enlightened beings can see the life on all the other planets.
budist kainatında, üstünde insan yaşamı olan milyarlarca gezegen vardır, ve aydınlanmış varlıklar diğer dünyalardaki yaşamı görebilirler.

therefore it becomes mandatory for the introducer to be fully enlightened with the attributes of the lord creator.enlightened and enlightening source is holy prophet (pbuh).
bu nedenle, tanıtıcının rab yaratıcının nitelikleri ile tam olarak aydınlanması zorunlu hale gelir. aydınlanmış ve aydınlatıcı kaynak kutsal peygamberdir (pbuh).

enlightened self-interest, because if that economic divergence continues for another 40 years, combined with social integration globally, it will build a nightmare for our children.
kişisel çıkarların toplumsallaşması; çünkü gelir farkı 40 yıl daha açılmaya devam ederse, sosyal bütünleşmenin küreselleşmesiyle, çocuklarımıza kabus günler bırakacağız.

if the government's fiscal survival depends on it having to raise money from its own people, such a government is driven by self-interest to govern in a more enlightened fashion.
eğer bir hükumetin mali olarak ayakta kalması, kendi toplumundan toplayacağı paraya bağlı ise, böyle bir hükumet, kendi çıkarları doğrultusunda güdülenir ve daha aydınlanmış bir tarzda hükumet eder.

following the first day's vote, one liberal lawmaker announced his resignation from the party ranks, denouncing what he called antonescu's attempts to set up an "enlightened absolutism".
İlk günkü oylama sonunda, bir liberal milletvekili kendi deyimiyle antonescu'nun "aydınlatılmış bir mutlakiyetçilik" kurma girişimlerini kınayarak parti saflarından istifasını duyurdu.