Sie suchten nach: jo (Englisch - Türkisch)

*sheridan, jo.
*sheridan, jo.

jo: yes you are. you are.
jo: evet, öyle yapıyorsun. Öyle yapıyorsun.

* jo anne van tilburg (1994).
* jo anne van tilburg (1994).

jo: what about this? our good old friend.
jo: peki bu ne? eski dostumuz?

hardy escorts the doctor and jo at gunpoint to the ship.
hardy, doktor ve jo'yu silah zoruyla gemiye götürür.

jo: normal. england and america, england and america.
jo: normal. İngiltere ve amerika'da normal bu.

as the third doctor determines that they are in the 26th century, jo sees a ship come alongside.
doktor, 26. yüzyılda olduklarını belirlerken jo kendilerine doğru gelen bir gemi görür.

jo: if the kids don't know what stuff is, then they will never eat it.
jo: Çocuklar ne olduğunu bilmedikleri bir şeyi asla yemezler.

.jo is the country code top-level domain (cctld) for jordan.
.jo Ürdün için internet ülke kodu üst seviye alan adıdır.

cahit sume, turkey, 11-1* ho-jo bae, south korea def.
cahit sume, türkiye, 11-1* ho-jo bae, güney kore def.

ho-jo bae, south korea, 9-5* kamel chater, tunisia def.
ho-jo bae, güney kore, 9-5* kamel chater, tunus def.

he also came back from two sets and a break down to defeat jo-wilfried tsonga in the third round of the french open, before being defeated by federer once more.
fransa açık üçüncü turunda jo-wilfried tsonga'yı iki set geriden gelerek mağlup etti, dördüncü turda bir kez daha federer'e yenildi.

"christmas won't be christmas without any presents," grumbled jo, lying on the rug. "it's so dreadful to be poor!" sighed meg, looking down at her old dress. "i don't think it's fair for some girls to have plenty of pretty things, and other girls nothing at all," added little amy, with an injured sniff. "we've got father and mother, and each other," said beth contentedly from her corner. the four young faces on which the firelight shone brightened at the cheerful words, but darkened again as jo
halıda yatan jo, "noel, hediye olmadan noel olmayacak ," diye homurdandı." fakir olmak çok korkunç !" diye iç çekti meg, eski elbisesine bakarak. yaralı bir kokuyla küçük amy, "bazı kızların bir sürü güzel şeye sahip olmasının ve diğer kızların hiçbir şeye sahip olmamasının adil olduğunu düşünmüyorum" diye ekledi. beth köşesinden memnun bir şekilde, "baba, anne ve birbirimiz var ," dedi. ateş ışığının parladığı dört genç yüz neşeli sözlerle aydınlandı, ancak jo olarak tekrar karardı