Von professionellen Übersetzern, Unternehmen, Websites und kostenlos verfügbaren Übersetzungsdatenbanken.
dar regimul albanez a fost atât de brutal şi extrem încât sărăcia noastră nu lasă loc pentru nostalgie".
fakat arnavutluk'un rejimi o kadar gaddar ve aşırıydı ki, yoksulluğumuz nostaljiye hiç yer bırakmadı."
romii sunt de acord pentru a obţine unele beneficii în loc să fie evacuaţi în mod brutal, iar locuinţele lor demolate.
romanlar da yuvaları yıkılarak zorla tahliye edilmektense bazı avantajlar elde etmek için bunu kabul ediyorlar.
negociat în noiembrie 1995 şi semnat luna următoare, acordul de la dayton a pus capăt conflictului interetnic brutal din bosnia şi herţegovina.
kasım 1995’te görüşmeleri yapılan ve bir ay sonra imzalanan dayton anlaşması ile bosna hersek’te üç yıldır devam etmekte olan acımasız etnik savaş sona erdi.
atacul brutal i-a şocat pe fanii din ungaria şi românia. presa europeană a acordat subiectului o atenţie fără precedent.
vahşi saldırı gerek macaristan gerekse romanya'daki taraftarları şok etti ve avrupa medyasında eşi görülmemiş bir şekilde yer aldı.
aceştia au fost inculpaţi pentru presupusele roluri jucate în crimele, persecutarea, tratamentul brutal şi alte atrocităţi îndreptate împotriva musulmanilor bosniaci în anii 1990.
yetkililer 1990'larda bosnalı müslümanlara karşı işlenen cinayet, zulüm, kötü muamele ve diğer suçlarda rol aldıkları iddiasıyla suçlanıyorlar.
În plus, revoltele din siria au intervenit după ce iranul şi-a reprimat brutal protestatarii în urma alegerilor prezidenţiale din 2009 şi după eşecul modelului său economic.
dahası, suriye'deki ayaklanmalar İran'ın 2009 cumhurbaşkanlığı seçimleri ve ekonomik modelinin başarısızlığı sonrasında protestocuları şiddet kullanarak bastırmasından hemen sonra gerçekleşti.
el este acuzat ca ar fi ordonat executia a peste 10 prizonieri, in iulie 1998. el va fi acuzat de asemenea ca ar fi condus un lagar de detinuti in care prizonierii erau tratati in mod brutal si inuman.
limay kosova'daki şiddet olaylarını yönlendirenler arasında yer almakla, 1998 yılının temmuz ayında ondan fazla esirin öldürülmesini emretmekle ve içinde tutulan kişilere zalimane ve insanlık dışı davranışların uygulandığı bir toplama kampını yönetmekle suçlanıyor.
"teroarea, frica şi ura nu trebuie să aibă o motivaţie sau identificare religioasă, iar dacă astfel de lucruri se întâmplă, acestea reprezintă un abuz brutal şi inacceptabil al religiei.
İc'den yapılan açıklamada, "terör, korku ve nefret dini bir motivasyona veya tanımlamaya sahip olmamalıdır ve bu gibi şeyler olduğu takdirde, bu dinin zalim ve kabul edilemez şekilde istismarı demektir.
"deoarece cernobîlul este un memento brutal al faptului că riscurile nucleare nu se opresc la graniţele noastre, nici responsabilitatea şi nici solidaritatea noastră nu trebuie să se oprească la graniţe", a subliniat barroso.
barroso, "Çernobil nükleer risklerin sınırlarımızda durmadığının acı bir hatırlatıcısı olduğu için, sorumluluğumuz ve dayanışmamız da sınırlarımızda durmamalıdır." dedi.
"faptul că croaţia a fost atacată brutal şi că tancurile au venit din serbia este un fapt istoric", a declarat kosor. "acestea au distrus oraşele croate şi au ucis soldaţi şi civili croaţi.
"hırvatistan'ın gaddarca saldırıya uğradığı ve tankların sırbistan'dan geldiği tarihi bir gerçektir." diyen kosor şöyle devam etti: "hırvat kasabalarını yok ettiler ve hırvat askerleri ve sivillerini öldürdüler.