Sie suchten nach: misirski (Serbisch - Türkisch)

vièu onde: faraon car misirski propade, prodje mu rok.
fırsatı kaçırdı› diyecekler.

a ja znam da vam neæe dopustiti car misirski da izadjete bez ruke krepke.
ama biliyorum, güçlü bir el zorlamadıkça mısır kralı gitmenize izin vermeyecek.

i izliæu gnev svoj na sin, grad misirski, i istrebiæu ljudstvo u novu.
kalabalık no halkına son vereceğim.

a pete godine carovanja rovoamovog dodje sisak, car misirski, na jerusalim.
rehavamın krallığının beşinci yılında mısır kralı Şişak yeruşalime saldırdı.

a pete godine carovanja rovoamovog dodje sisak car misirski na jerusalim, jer zgrešiše gospodu,
rehavamın krallığının beşinci yılında mısır kralı Şişak yeruşalime saldırdı. Çünkü rehavamla halk rabbe ihanet etmişti.

a faraon dozva mudrace i vraèare; te i vraèari misirski uèiniše tako svojim vraèanjem.
bunun üzerine firavun kendi bilgelerini, büyücülerini çağırdı. mısırlı büyücüler de büyüleriyle aynı şeyi yaptılar.

ali se babice bojahu boga, i ne èinjahu kako im reèe car misirski, nego ostavljahu decu u životu.
ama ebeler tanrıdan korkan kimselerdi, mısır kralının buyruğuna uymayarak erkek çocukları sağ bıraktılar.

a car misirski ne izadje više iz zemlje svoje, jer car vavilonski uze od reke misirske do reke efrata sve što beše cara misirskog.
mısır kralı bir daha ülkesinden dışarı çıkamadı. Çünkü babil kralı mısır vadisinden fırata kadar daha önce mısır firavununa ait olan bütün toprakları ele geçirmişti.

a car misirski dozva babice, i reèe im: zašto to èinite, te ostavljate u životu mušku decu?
bunun üzerine mısır kralı ebeleri çağırtıp, ‹‹niçin yaptınız bunu?›› diye sordu, ‹‹neden erkek çocukları sağ bıraktınız?››

a car misirski reèe im: mojsije i arone, zašto odvlaèite narod od rada njegovog? idite na svoj posao.
mısır firavunu, ‹‹ey musa ve harun, niçin halkı işinden alıkoyuyorsunuz? siz de işinizin başına dönün›› dedi,

ali i vraèari misirski uèiniše tako svojim vraèanjem; i srce faraonu otvrdnu, te ih ne posluša, kao što beše kazao gospod.
mısırlı büyücüler de kendi büyüleriyle aynı şeyi yaptılar. rabbin söylediği gibi firavun inat etti ve musayla harunu dinlemedi.

a posle mnogo vremena umre car misirski; i uzdisahu od nevolje sinovi izrailjevi i vikahu; i vika njihova radi nevolje dodje do boga.
aradan yıllar geçti, bu arada mısır kralı öldü. İsrailliler hâlâ kölelik altında inliyor, feryat ediyorlardı. sonunda yakarışları tanrıya erişti.

jer æe ih blagosloviti gospod nad vojskama govoreæi: da je blagosloven moj narod misirski i asirski, delo ruku mojih, i nasledstvo moje, izrailj.
her Şeye egemen rab, ‹‹halkım mısır, ellerimin işi asur ve mirasım İsrail kutsansın›› diyerek dünyayı kutsayacak.

jer faraon, car misirski, izidje i uze gezer, i spali ga ognjem i pobi hananeje koji življahu u gradu, i dade ga u præiju kæeri svojoj, ženi solomunovoj.
mısır firavunu gidip gezeri ele geçirmiş ve ateşe vermişti. orada yaşayan kenanlıları öldürerek kenti süleymanla evlenen kızına armağan etmişti.

i tako dodje sisak, car misirski, u jerusalim i uze blago doma gospodnjeg i blago doma carevog, sve to uze; uze i štitove zlatne, koje beše naèinio solomun;
mısır kralı Şişak yeruşalime saldırdığında, süleymanın yaptırmış olduğu altın kalkanlar dahil rabbin tapınağının ve sarayın bütün hazinelerini boşaltıp götürdü.

gle, uzdaš se u misir, u štap od trske slomljene, na koji ako se ko nasloni, uæi æe mu u ruku i probošæe je; takav je faraon car misirski svima koji se uzdaju u nj.
İşte sen şu kırık kamış değneğe, mısıra güveniyorsun. bu değnek kendisine yaslanan herkesin eline batar, deler. firavun da kendisine güvenenler için böyledir.