Sie suchten nach: sen bana degerlisin (Türkisch - Deutsch)

artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak.
laß mich in ruhe mit denen, die diese botschaft für lüge erklären.

“ya rabbî! sen bana iktidar ve hakimiyet verdin.
mein herr!

rabbim, sen bana saltanat ihsan ettin ve rüya yormasını bellettin.
mein herr, du hast mir etwas von der herrschaft gegeben und mich etwas von der deutung der sprüche gelehrt.

"rabbim, sen bana hükümranlık verdin ve rüyaların yorumunu öğrettin.
mein herr, du hast mir etwas von der herrschaft gegeben und mich etwas von der deutung der sprüche gelehrt.

yalnız sen bana yaklaşacaksın. Ötekiler yaklaşmamalı. halk seninle dağa çıkmamalı.››
aber mose allein nahe sich zum herrn und lasse jene nicht herzu nahen, und das volk komme auch nicht zu ihm herauf.

o da: “ya rabbî, ben mağlubum, artık sen bana yardım et!” dedi.
da betete er zu seinem herrn: "lch bin überwältigt, so hilf du (mir)"

"rabbim, sen bana hükümranlık verdin ve rüyaların yorumunu öğrettin. yeri ve göğü ayırarak yaratansın.
mein herr!

o resul: “ya rabbî, dedi, beni yalancı saymalarına karşı sen bana yardım eyle!”
er sagte: "mein herr! stehe mir bei wegen dem, wie sie mich der lüge bezichtigten."

musa: defol! dedi, artık hayatın boyunca sen: "bana dokunmayın!" diyeceksin.
er sagte: "geh weg! es ist dir im leben beschieden, zu sagen: .berührt mich nicht!

benden sonra yerime geçecek, mirasıma konacak yakınlarımdan endişelenmekteyim, karım da kısır, sen bana katından bir oğul ihsan et de.
auch bin ich besorgt über das verhalten der erben nach meinem tod, und meine gattin war immer unfruchtbar, so schenke mir von dir aus einen wali,

artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
also laß mich mit denjenigen, die diese mitteilung ableugnen, wir werden sie anlocken, von wo sie nicht wissen.

(halbuki ben onları gemiye alırken sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin). senin vaadin elbette haktır ve sen hâkimlerin hâkimisin!”
er sagte: "mein herr, mein sohn gehört zu meinen angehörigen, und dein versprechen ist die wahrheit, und du bist der weiseste derer, die richten."

"rabbim, sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin. olayların ve düşlerin yorumundan bana bir ilim öğrettin/olayların ve düşlerin yorumu konusunda beni eğittin.
mein herr!

"rabbim, sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin.
mein herr!

allah, bir adamın (göğüs) boşluğunda iki kalb yaratmadı ve zıhar yaptığınız (sen bana, annemin sırtı gibisin dediğiniz) eşlerinizi, sizin anneleriniz yapmadı; evlatlıklarınızı da sizin öz oğullarınız kılmadı.
allah hat keinem mann zwei herzen in seinem inneren gemacht. und er hat eure gattinnen, von denen ihr euch durch den rückenschwur trennt, nicht (wirklich) zu euren müttern gemacht.