Sie suchten nach: kaygan (Türkisch - Japanisch)

Çok kaygan.
だめ 滑るわ...

biraz kaygan.
滑るから

pantolonun çok kaygan.
お前のパンツはツルツルだ！

kaygan, değil mi?
フラフラしてるなぁ？

-dikkat et, kaygan.
- 気をつけろ

bazı yollar hala biraz kaygan.
道路の状態が まだよくないからね

o kaygan ellerinle boğacak mısın?
あなた 肝臓斑点の手で私をチョーク？

İpleri sağlam bağla, oldukça kaygan biri.
もっと、きつく締めないと ずり落ちそうよ?

nos güçlendiricili, kendinden radarlı, yağ gibi kaygan.
他にもニトロブースターに... レーダーも付いてる

ultra kaygan soygunumun planlarını bir yere saklayacak olsam...
計画を隠すつもりなら 超巧みな強盗のために -

yavru bir fok kadar kaygan olmadan sikini yanina yaklastirmayacaksin.
彼女が海豹の赤子のように滑やかになるまで ちんこを近づけてはいけない

eğer kaygan bir sürüngen yumurta seviyorsa benim diyetimde buna yer yoktu.
それはニュル蛇が 食い物を見つけた事 ...僕のダイエットには有り得ない

"yağmurdan aşınmış, kaygan taşlı, uhrevi bir kabre rast geldim,
「とある墓石を見つけり 雨に打たれ すり減り、この世の物とは思えず」

İşletme havuzunda kaygan buz, yaşlı adam ve ıslak bir kedi gibi bir çok şey var.
プールの老女を見てると―

biz şu anda çok kaygan bir zemindeyiz etik açıdan, hukuki açıdan, ki benim açımdan bir sorun da yok...
倫理的 法的に...

güzel prenses, kurbağının çaresizce yalvarmasından çok etkilenmiş ve eğilip bu kaygan yaratığı yerden alarak öne doğru eğilip onu dudaklarına doğru getirmiş ve küçük kurbağayı öpmüş.
"美しいプリンセスは―" "その必死な訴えに同情して―" "ヌルヌルしたカエルを手に乗せました"

umarım ki rabbim, bana seninkinden daha hayırlı bir bağ verir, senin bağına da yıldırımlar yollar gökten de kaypak, kaygan bir toprak oluverir bağın.
だが主は，あなたの園に優るものを，わたしに与えるかも知れません。またあなたの園に天から災害を御下しになり，平らな土に返されるかも知れません。

"belki rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir, (seninkinin) üstüne gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir."
だが主は，あなたの園に優るものを，わたしに与えるかも知れません。またあなたの園に天から災害を御下しになり，平らな土に返されるかも知れません。