Results for povstal translation from Czech to Turkish

když bezbožník největší povstal mezi nimi.
bir ara onların en azılı olanları öne atıldığında, bu yalanlamaları iyice şiddetlendi.

až vtom povstal jiný král, kterýž neznal jozefa.
sonunda yusuf hakkında bilgisi olmayan yeni bir kral mısırda tahta çıktı.

opět povstal jozue ráno a kněží nesli truhlu hospodinovu.
ertesi sabah yeşu erkenden kalktı. kâhinler de rabbin sandığını yüklendiler.

v tom povstal král nový v egyptě, kterýž neznal jozefa.
sonra yusuf hakkında bilgisi olmayan yeni bir kral mısırda tahta çıktı.

po něm povstal jair galádský, a soudil izraele za dvamecítma let.
ondan sonra gilatlı yair başa geçti. yair İsraili yirmi iki yıl yönetti.

a když povstal služebník boží, aby vzýval jej, málem by byli umačkali jej náporem.
allah'ın kulu (hz. peygamber) kalkmış o'na dua ederken, neredeyse (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.

ale povstal jeroboám syn nebatův, služebník Šalomouna syna davidova, a zprotivil se pánu svému.
nevat oğlu yarovam efendisi davut oğlu süleymana başkaldırdı.

a když povstal služebník boží, vzývaje jej, tu div se proti němu nezvedli v hustém zástupu.
allah'ın kulu (hz. peygamber) kalkmış o'na dua ederken, neredeyse (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.

nebo co bych činil, kdyby povstal bůh silný? a kdyby vyhledával, co bych odpověděl jemu?
hesap sorduğunda ne yanıt veririm?

vy jste národ nejlepší, jenž kdy povstal mezi lidmi; vy přikazujete vhodné, zakazujete zavrženíhodné a věříte v boha.
(ey Ümmet-i muhammed!) siz insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: İyiliği yayar, kötülüğü önlersiniz, çünkü allah'a inanırsınız.

jestliže by duch toho, jenž panuje, povstal proti tobě, neopouštěj místa svého; nebo krotkost přítrž činí hříchům velikým.
Çünkü serinkanlılık büyük yanlışları bastırır.

povstal pak po abimelechovi k obhajování izraele tola, syn fua, syna dodova, muž z pokolení izachar, a ten bydlil v samir na hoře efraim.
avimelekin ölümünden sonra İsraili kurtarmak için İssakar oymağından dodo oğlu pua oğlu tola adında bir adam ortaya çıktı. tola efrayimin dağlık bölgesindeki Şamirde yaşardı.

hle, vázali jsme snopy na poli, a aj, povstal snop můj, a stál. vůkol také stáli snopové vaši, a klaněli se snopu mému.
‹‹tarlada demet bağlıyorduk. ansızın benim demetim kalkıp dikildi. sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde eğildiler.››

a seděl král na stolici své, jakž obyčej měl, na stolici u stěny, ale jonata povstal. sedl také abner podlé saule, a místo davidovo zůstalo prázdné.
her zamanki gibi duvarın yanındaki yerine oturmuştu. yonatan karşısında, avner de yanında yerlerini aldılar. davutun yeriyse boş kaldı.

a potom by povstal a chodil vně o holi své: již nebude vinen ten, kdož urazil; toliko co zatím obmeškal, to jemu nahradí, a na vyhojení jeho naloží.
sonra kalkıp değnekle dışarıda gezebilirse, vuran adam suçsuz sayılacaktır. yalnız yaralının kaybettiği zamanın karşılığını ödeyecek ve tümüyle iyileşmesini sağlayacaktır.

toho času vydal klatbu jozue, řka: zlořečený buď před hospodinem muž ten, kterýž by povstal, aby stavěl město jericho. v prvorozeném svém založí je, a v nejmenším postaví brány jeho.
bundan sonra yeşu şöyle ant içti: ‹‹bu kenti, erihayı yeniden kurmaya kalkışan, rabbin lanetine uğrasın. buna kalkışan kişi büyük oğlunu kaybetme pahasına temel atacak, en küçük oğlunu kaybetme pahasına da kentin kapılarını yerine takacak.››

a opásali jsme (silou) srdce jejich, když povstali a řekli: „pán náš jest pánem nebes i země a my nevzýváme vedle něho boha jiného, neboť v tom případě vyjadřovali bychom bláhovost.
(oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: "bizim rabbimiz, göklerin ve yerin rabbidir. biz, o'ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.