Results for brimstone translation from English to Turkish

but it's not about fire and brimstone either.
cehennem azabından da bahsedilmiyor.

we rained down on them a shower [of brimstone].
geriye kalanların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki!

then the lord rained upon sodom and upon gomorrah brimstone and fire from the lord out of heaven;
rab sodom ve gomoranın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı.

but the same day that lot went out of sodom it rained fire and brimstone from heaven, and destroyed them all.
ama lutun sodomdan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt yağdı ve hepsini yok etti.

gonepteryx rhamni (known as the "common brimstone") is a butterfly of the pieridae family.
orakkanat ("gonepteryx rhamni"), pieridae familyasından bir kelebek türü.

"to bring on, on them, (a shower of) stones of clay (brimstone),
"Üzerlerine balçıktan taşlar göndermek için..."

we rained down on them a shower [of brimstone]. then see what was the end of the evil-doers.
onlara yağmur gibi taş yağdırdık, bak da gör suçluların sonucu ne olmuş.

and we rained down on them a shower (of brimstone): then see what was the end of those who indulged in sin and crime!
geriye kalanların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak!

and the devil that deceived them was cast into the lake of fire and brimstone, where the beast and the false prophet are, and shall be tormented day and night for ever and ever.
onları saptıran İblis ise canavarla sahte peygamberin de içinde bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldı. gece gündüz, sonsuzlara dek işkence çekeceklerdir.

and we rained down on them a shower (of brimstone): and evil was the shower on those who were admonished (but heeded not)!
geride kalanların üzerlerine bir yağmur yağdırdık. uyarılan fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi!

and the beast was taken, and with him the false prophet that wrought miracles before him, with which he deceived them that had received the mark of the beast, and them that worshipped his image. these both were cast alive into a lake of fire burning with brimstone.
canavarla onun önünde doğaüstü belirtiler gerçekleştiren sahte peygamber yakalandı. sahte peygamber, canavarın işaretini alıp heykeline tapanları bu belirtilerle saptırmıştı. her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldı.

and we turned (the cities) upside down, and rained down on them brimstones hard as baked clay.
anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.