Results for i'm sitting too translation from English to Turkish

i'm sitting down.
yazma

i'm sitting here with tom.
burada tom'la oturuyorum.

i'm sitting on a train.
bir trendeyim.

so i'm sitting there thinking.
bunun üzerine orada oturmuş düşünürken

i'm sitting in the railway station.
tren istasyonunda oturuyorum.

i'm sitting in cambridge, massachusetts at the healthcare development conference.
cambridge, massachusetts'de, sağlık hizmetleri gelişim konferansında oturuyorum.

i'm sitting here in new york with michel sidibe -- he's the director of unaids.
burada new york'da michel sidibe ile oturuyoruz. kendisi unaids'in yöneticisi.

i'm sitting at the front of the class, and they're actually pitching their ideas.
ben sınıfın önünde duruyorum ve onlar da fikirlerini söylüyorlar.

it's a very simple trick, and i never fail to do it when i'm sitting in a window seat.
Çok basit bir oyundur ve asla başarısız olmam eğer pencere kenarında oturuyorsam.

and i didn't realize that for three hours i'm sitting at my desk, and i'm not moving at all.
masamda üç saat boyunca oturduğumu farkmemiştim, ve hiç hareket etmiyormuşum.

and i grabbed this book off, and i'm sitting on the couch going, "i know what i'm going to do.
kitabı aldım, kanepeye oturdum "ne yapacağımı biliyorum.

so i'm sitting here looking at the next two decades of my life, this chasm of happiness that we're driving our proverbial convertible straight into.
burda durmuş gelecek 20 yılıma bakıyorum da bu mutluluğu ikiye yaran bu dönem malum aile arabasını süreceğimiz dönem olacak.

and i'm sitting there -- there are 15 members of the security council -- so 14 men sat there staring at me, and i thought -- well you know how we all are.
güvenlik konseyi 15 kişiden oluşur ve ben orada otururken 14 erkek bana bakıyordu, ben de düşünüyordum. hepiniz bilirsiniz.

when i'm sitting in a submersible though, i know that i'm not unobtrusive at all -- i've got bright lights and noisy thrusters -- any animal with any sense is going to be long gone.
ama denizaltının içinde otururken şunu biliyorum ki çevreye epey sıkıntı veriyorum. parlak ışıkların ve gürültülü motorlarım var, birazcık aklı olan her canlı çoktan kaçmış olur.

fg: you've all heard the frank lloyd wright story, when the woman called and said, "mr. wright, i'm sitting on the couch and the water's pouring in on my head."
fg: hepiniz frank lloyd wright hikayesini duymuşsunuzdur. kadın aramış ve demiş ki "bay wright, koltukta oturuyorum, ve başıma sular akıyor."