Results for lightening translation from English to Turkish

lightening
Şimşek ve yıldırım

lightening impulse withstand level
yıldırım darbe dayanım seviyesi

lightening impulse (1.2/50 µs)
yıldırım darbesi (1.2/50 µs)

lightening impulse withstand voltage (peak)
yıldırım ani darbesine dayanım gerilimi (tepe)

the lightening can almost take away the sight.
bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır!

the brilliance of its lightening almost takes away the sight.
bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır!

it is he who shows you the lightening, causing fear and hope.
o'dur ki size, korku ve umud içinde şimşeği gösterir.

with five minutes left to play in the third quarter, the game was stopped because of lightening.
Üçüncü çeyrekte oynamak için üç dakika kaldığı için, yıldırımdan dolayı oyun durduruldu.

like unto a rain--laden cloud from heaven, wherein are darknesses and thunder and lightening.
ya da (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek (ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuş) gibi(dirler).

it is he who shows you the lightening, causing fear and hope. and he produces the heavy clouds.
korku ve ümide düşürmek için size şimşeği gösteren, yağmurla yüklü bulutları meydana getiren o'dur.

it is he who shows you lightening, [causing] fear and aspiration, and generates the heavy clouds.
korku ve ümide düşürmek için size şimşeği gösteren, yağmurla yüklü bulutları meydana getiren o'dur.

also, of the evidence of his existence are his showing you lightening which gives you fear and hope and his sending water down from the sky which revives the earth after its death.
korku ve umut kaynağı olarak size şimşeği göstermesi ve gökten bir su indirerek ölümünden sonra onunla yeri diriltmesi de o'nun ayetlerindendir.

that is a lightening granted you by your lord, and a mercy; and for him who commits aggression after that -- for him there awaits a painful chastisement.
bu esneklik rabbiniz tarafından bir kolaylık ve lütuftur. artık kim bundan sonra karşıdakinin hakkına tecavüz ederse, ona son derece acı bir azap vardır. {km, levililer 24,19-21; i samuel 15,33; matta 5,38-39}

and he sendeth down from the heaven mountains wherein is hail, then afflicteth therewith whomsoever he will, and averteth it from whomsoever he will: wellnigh the flash of his lightening taketh away the sights.
gökteki dağlar(gibi büyük bulut parçaların)dan bir dolu indirir de onunla dilediğini vurur, dilediğinden de onu öteye çevirir. Şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır.

"this, in the end, of course will mean not only the funding of a programme but it will also mean the lightening of the burden on the greek people," he added.
papandreu, "tabii ki bu da, sonunda, sadece bir programa kaynak sağlanması değil, aynı zamanda yunan halkının omuzlarındaki yükün hafiflemesi anlamına gelecektir." diye de ekledi.

ancient greek writers call pericles "olympian", because he was "thundering and lightening and exciting greece" and carrying the weapons of zeus when orating.
ancient greek writers call pericles "olympian", because he was "thundering and lightening and exciting greece" and carrying the weapons of zeus when orating.

in a rainy season, sky was over clouded and it was lightening with thunders. inside the room, my mentor was talking about the creative formulae. knowing his temperament, i dared to say, "when a drop of water enters the sea shell, it turns into a pearl."
yağışlı bir mevsimde, gökyüzü bulutluydu ve gök gürültüsüyle aydınlanıyordu. odanın içinde akıl hocam yaratıcı formüllerden bahsediyordu. mizacını bilerek, "bir damla su deniz kabuğuna girdiğinde, inciye dönüşür" demeye cesaret ettim.