Results for obscure translation from English to Turkish

modern poetry is often most obscure.
modern şiir genellikle anlaşılması en güç olandır.

had we revealed it to a man of obscure tongue
biz kuran'ı arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik de o bunları okusaydı yine de ona inanmazlardı.

it's quite obscure what this sentence means.
bu cümlenin ne anlama geldiği çok belirsiz.

it tells a story. the story can reach into obscure desires.
bir hikaye anlatır. hikaye anlaşılmaz arzulara ulaşabilir.

too much fluid infusion in the treatment region may obscure ultrasound visualization.
tedavi bölgesindeki çok fazla sıvı infüzyonu ultrason görüntülemeyi belirsizleştirebilir.

the speech of the man they imply is obscure while this is clear arabic.
amaçladıkları kişinin dili yabancıdır, bu ise apaçık arapça bir dildir.

but i also wanted to follow the hundreds of arcane and obscure laws that are in the bible.
ama ayni zamanda incil'deki gizemli ve anlasilmasi guc yuzlerce kaideye uymak istedim.

and lastly, to the slightly obscure world of entropy -- the second law of thermodynamics.
ve son olarak, entropinin pek az bilinen dünyası, termodinamiğin ikinci kanunu.

the trend among the young historians was to either write about the new empire or obscure antiquarian subjects.
genç tarihçiler arasında eğilim, yeni imparatorluk veya eskinin muğlak konuları hakkında yazmaktı.

and then, "be obscure clearly! be wild of tongue in a way we can understand."
ve sonrasında, "tamamen anlaşılmaz olun! bizim sizi anlayacağımız kadar çılgın olun."

simplicity, for reasons that are a little bit obscure, is almost not pursued, at least in the academic world.
basitlik, anlaşılması biraz güç nedenlerden dolayı, adeta aranmıyor, en azından akademik dünyada.

those who believe, and do not obscure their faith with wrongdoing—those will have security, and they are guided.
İman edenler ve imanlarını zulüm ile karıştırmayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.

those whose hearts are swerving with disbelief, follow the obscure desiring sedition and desiring its interpretation, but no one knows its interpretation except allah.
diğerleri de benzer anlamlıdır (müteşabih). kalplerinde hastalık bulunanlar, insanları şaşırtmak ve farklı anlam vermek için benzer anlamlı olanlarının ardına düşerler.

if we had made it a discourse in an obscure tongue, they would have said: "why were its revelations not expounded distinctly?
biz bu kuran'ı yabancı bir dil ile ortaya koysaydık: "ayetleri uzun açıklanmalı değil miydi?

the good news, it's not cancer, it's not tuberculosis, it's not coccidioidomycosis or some obscure fungal infection.
koksidiyoidomikoz ya da belirsiz bir mantar enfeksiyonu da yok. kötü haber ise, buna neyin sebep olduğunu bilmiyoruz,

the often heated domestic policy debate obscures the fact that in international comparison, turkey’s urbanization has been a remarkable success.
bu konudaki genellikle hararetli geçen iç politika tartışmaları, uluslararası bir karşılaştırma yapıldığında türkiye’nin şehirleşme deneyiminin kayda değer bir başarı olduğu gerçeğinin üzerini örtmektedir.