Results for speak less than you know; have mo... translation from English to Turkish

i love you more than you love me.
ben seni senin beni sevdiğinden daha çok seviyorum.

you've bitten off more than you can chew.
boyunu aşan işlere kalkıştın.

i need this more than you.
buna senden daha çok ihtiyacım var.

i don't like you any more than you like me.
seni senin beni sevdiğinden daha çok sevmiyorum.

i need this more than you do.
buna senin ihtiyacın olduğundan daha çok ihtiyacım var.

i talk to tom more than you do.
senden daha fazla tom'la konuşurum.

don't spend more than you earn.
kazandığından daha fazla harcama.

i am not excited any more than you are.
ben senden daha heyecanlı değilim.

these pictures mean more to me than you know.
bu fotoğraflar tahmin ettiğinden çok şey ifade ediyor.

although you see me less than you in wealth and children,
beni malca, evlatça senden düşkün gördün ama.

are you using the phone? are you socializing less than you used to?
telefonu kullanıyor musunuz? eskiden olduğundan daha az mı sosyalsiniz?

and they say: we are more (than you) in wealth and children.
Şunu da söylemişlerdir: "biz, malca da evlatça da çoğuz.

i might like it more than you like it, because i know how bloody hard it is to do it.
ben bunu sizden fazla beğeniyor olabilirim, çünkü bunu becermenin ne kadar zor olduğunu biliyorum.

a person's lifetime of learning and experience is a lot more than you could put into a single book.
bir kişinin ömür boyu öğrenme ve deneyimi tek bir kitap içine sığabilmekten çok daha fazladır.

in financial terms, this would be like always spending 50 percent more than you earn, going further into debt every year.
mali terimleri kullanırsak, bu sürekli kazandığından yüzde 50 daha fazla harcamak, keza her sene daha da borca batmak gibi.

arguing one day with his friend he said: "i have more wealth than you and more powerful kinsmen."
arkadaşiyle konuşurken ona; "ben malca senden zenginim, adamca da senden güçlüyüm." dedi.

and they say: we are more (than you) in wealth and children. we are not the punished!
hatta, "bizim paramız ve çocuklarımız daha çoktur; biz cezalandırılmayacağız," dediler.

and the answer is a fair amount -- more than you would pay for a brand new sweater or a sweater owned by somebody who you didn't adore.
para verirdiniz?" ve cevap iyi bir miktardı-- yepyeni bir süvetere ya da hayran olmadığınız birisine ait olan bir süvetere ödeyebileceğiz

so he became rich. arguing one day with his friend he said: "i have more wealth than you and more powerful kinsmen."
daha başka da gelirleri vardı da konuşurken arkadaşına dedi ki: ben malca da senden üstünüm, evlat ve ayalce de.

and it's economic empowerment and the ability for a woman to say, "i am as much contributing to this family, or more, than you are."
ve bu ekonomik güçlenme bir kadının şu cümleyi söyleyebilmesi mümkün kılıyor: "bu aileye senin kadar, belki de senden çok katkıda bulunuyorum."