From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
und es waren enge fenster und viel palmlaubwerk herum an der halle und an den wänden.
eyvanın yan duvarlarındaki kafesli pencerelerin iki yanı hurma ağacı oymalarıyla kaplıydı. tapınağın yan odalarıyla asma tavanları böyleydi.
und waren auch sieben stufen hinauf und eine halle davor und palmlaubwerk an ihren pfeilern auf jeglicher seite.
oraya yedi basamakla çıkılıyordu, eyvan bunların karşısındaydı. İki kapı sövesi de hurma ağacı motifleriyle kaplıydı.
mit seinen gemächern, pfeilern und halle und ihren fenstern ringsumher, fünfzig ellen lang und fünfundzwanzig ellen breit.
bunun da bekçi odaları, aralarındaki duvarlar, eyvanı aynıydı. kapının her yanında pencereler vardı. girişin uzunluğu elli arşın, genişliği yirmi beş arşındı.
aber in der halle des tors standen auf jeglicher seite zwei tische, darauf man die brandopfer, sündopfer und schuldopfer schlachten sollte.
eyvanın her iki yanında ikişer masa vardı. yakmalık sunu, günah sunusu ve suç sunusu için hayvanlar bu masaların üzerinde kesiliyordu.
aber der große hof umher hatte drei reihen behauene steine und eine reihe von zedernen balken wie auch der innere hof am hause des herrn und die halle am hause.
büyük avlu üç sıra yontma taş ve bir sıra sedir kirişlerinden oluşan bir duvarla çevrilmişti. rabbin tapınağının iç avlusuyla eyvanın duvarları da aynı yapıdaydı.
er baute auch eine halle von säulen, fünfzig ellen lang und dreißig ellen breit, und noch eine halle vor diese mit säulen und einem aufgang davor,
süleyman elli arşın uzunluğunda otuz arşın genişliğinde sütunlu bir eyvan yaptırdı. eyvanın önünde sütunlarla desteklenmiş asma tavan vardı.
und die halle vor der weite des hauses her war zwanzig ellen lang, die höhe aber war hundertzwanzig ellen; und er überzog sie inwendig mit lauterem golde.
tapınağın ön cephesini boydan boya kaplayan eyvanının genişliği yirmi arşın, yüksekliği yüz yirmi arşındıfı. süleyman iç duvarları saf altınla kaplattı.
aber die halle war zwanzig ellen lang und elf ellen weit und hatte stufen, da man hinaufging; und säulen standen an den pfeilern, auf jeder seite eine.
eyvanın uzunluğu yirmi arşın, genişliği on iki arşındı. oraya basamaklarla çıkılıyordu. kapı sövelerinin her bir yanında sütunlar vardı. yandaki duvarların genişliği de üçer arşındı››, masoretik metin ‹‹girişin iki yanının genişliği üçer arşındı››. arşın››.
doch den fürsten ausgenommen; denn der fürst soll daruntersitzen, das brot zu essen vor dem herrn. durch die halle des tors soll er hineingehen und durch dieselbe wieder herausgehen.
yalnız önder -önder olduğu için- rabbin önünde oturup ekmek yemek üzere eyvandan girebilir, aynı yoldan da çıkabilir.››
als aber dieser lahme, der nun gesund war, sich zu petrus und johannes hielt, lief alles volk zu ihnen in die halle, die da heißt salomos, und wunderten sich.
adam, petrusla yuhannaya tutunuyordu. bütün halk hayret içinde süleymanın eyvanı denilen yerde onlara doğru koşuştu.
mit seinen gemächern, pfeilern und halle, gleich so groß wie die andern, und mit fenstern an ihm und an seiner halle ringsumher; und es war fünfzig ellen lang und fünfundzwanzig ellen breit.
bekçi odalarının, odalar arasındaki duvarların, eyvanın ölçüleri öbürlerinin aynısıydı. dış duvarlarda ve eyvanın her yanında pencereler vardı. girişin uzunluğu elli arşın, genişliği yirmi beş arşındı.
dazu sein haus, darin er wohnte, im hinterhof, hinten an der halle, gemacht wie die andern. und machte auch ein haus wie die halle der tochter pharaos, die salomo zum weibe genommen hatte.
eyvanın arkasında öbür avludaki kendi oturacağı saray da aynı biçimde yapılmıştı. süleyman, karısı olan firavunun kızı için de bu eyvanın benzeri bir saray yaptırdı.