From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
de la misma manera hizo para la entrada del templo postes cuadrangulares de madera de olivo
aynı biçimde ana bölümün girişine de iğde ağacından kapı söveleri yaptırdı. bu söveli kapı tapınağın genişliğinin dörtte biriydi.
para la entrada del santuario interior hizo puertas de madera de olivo. los postes de la puerta eran pentagonales
İç odanın girişine iğde ağacından iki kanatlı söveli bir kapı yaptırdı. söveli kapının genişliği tapınağın genişliğinin beşte biriydi.
los árboles iban a elegir un rey sobre ellos y dijeron al olivo: "¡reina sobre nosotros!
bir gün ağaçlar kendilerine bir kral meshetmek istediler; zeytin ağacına gidip, ‹gel kralımız ol› dediler.
cuando varees tu olivo, no vuelvas a golpearlo detrás de ti; será para el forastero, para el huérfano y para la viuda
zeytin ağaçlarınızı dövüp ürününü topladığınızda, dallarda kalanı toplamak için geri dönmeyeceksiniz. kalanları yabancıya, öksüze, dul kadına bırakacaksınız.
se enciende de un árbol bendito, un olivo, que no es del oriente ni del occidente, y cuyo aceite casi alumbra aun sin haber sido tocado por el fuego.
ne doğuya ve ne batıya mensub olmayan mübarek bir zeytin ağacı(nın yağı)ndan yakılır. (Öyle mübarek bir ağaç) ki, neredeyse ateş değmese de yağı ışık verir.
las dos puertas eran de madera de olivo, y talló en ellas bajorrelieves de querubines, palmeras y flores abiertas, y las recubrió de oro; también recubrió de oro los querubines y las palmeras
İğde ağacından yapılan iki kapı kanadının üstüne kabartma keruvlar, hurma ağaçları ve çiçek motifleri oydurdu. keruvlar ve hurma ağaçlarını altınla kaplattı.