Results for da güzel translation from Turkish to English

ne kadar da güzel!
how beautiful it is!

oyunları da güzel bence.
games are also nice, i think.

hava yarın da güzel olacak.
it will be fine tomorrow, too.

allah da güzel davrananları sever.
allah loves such good-doers."

değil aslinda, kendisi çok da güzel.
no, she's not, she's beautiful.

olympus fotoğraf makinesinin kullanımım da güzel.
operation of the olympus is fine.

biz kadınları da güzel bir biçimde yeniden yaratmış,
and the noble maidens

ve yeryüzünü yayıp döşedik, daha da güzel döşeriz.
and the earth -- we spread it forth; o excellent smoothers!

fırında da güzel kabuk oluşturan karamelizasyon için erişebilir hale geliyor.
they become accessible to the oven for caramelization to give us a beautiful crust.

ya da güzel şeyler yapapilirsiniz. kamera biraz daha yakından alırsa.
or you can do beautiful things that, if the camera can capture, you can make.

sonra gelenler arasında da güzel bir adsan ver bana, doğrulukla andır beni.
"grant me honourable mention on the tongue of truth among the latest (generations);

bu adamlar çok büyük resimler çiziyorlar, ve bu resimler çok da güzel gözüküyor.
and these guys paint humongous paintings, and they look really good.

bir grup zeki insan olarak bizim o kadar da güzel telefon budalası olmayacağımızı düşünebilirsiniz.
you'd think with a bunch of smart people we wouldn't be such suckers just for the pretty phones.

yıllar geçti... ...prenses daha da güzel ıslık çalan... ...güzel bir kadın oldu.
the years went by and the princess grew up into a beautiful young woman, who whistled even more beautifully.

erkek veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler.
anyone who performs good deeds, whether it be a man or woman, provided that he is a believer, shall enter paradise.

sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir.
if you give charity openly, that is good.

yahut azabı gördüğü an, "keşke ikinci bir şansım daha olsaydı da güzel davrananlardan olsaydım," demesin
it should say, when it sees the chastisement, 'o that i might return again, and be among the good-doers.'

bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir.
then, either honorable retention, or setting free kindly.

boşama iki kezdir. bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir.
a divorce is only permissible twice: after that, the parties should either hold together on equitable terms, or separate with kindness.

(bundan sonra kadını) ya iyilikle tutmak, ya da güzelce salıvermek (lazım)dır.
then, either honorable retention, or setting free kindly.