Results for jo translation from Turkish to English

jo
jô

*sheridan, jo.
*sheridan, jo.

roket parmak jo
net terminator

* jo anne van tilburg (1994).
* jo anne van tilburg (1994).

jo: peki bu ne? eski dostumuz?
jo: what about this? our good old friend.

jo: evet, öyle yapıyorsun. Öyle yapıyorsun.
jo: yes you are. you are.

katy manning, jo grant rolüyle son kez görünmüştür.
bevan was at the time engaged to katy manning.

.jo Ürdün için internet ülke kodu üst seviye alan adıdır.
.jo is the country code top-level domain (cctld) for jordan.

jo: bu ne biliyor musun? Çocuk: bilmiyorum.
jo: what do you think this is? child: i don't know.

hardy, doktor ve jo'yu silah zoruyla gemiye götürür.
hardy escorts the doctor and jo at gunpoint to the ship.

doktor, 26. yüzyılda olduklarını belirlerken jo kendilerine doğru gelen bir gemi görür.
as the third doctor determines that they are in the 26th century, jo sees a ship come alongside.

jo nakajima (d. 3 temmuz 1980) eski bir japon futbol oyuncusudur.
jo nakajima (born 3 july 1980) is a former japanese football player.

* cheri jo bates, 18: 30 ekim 1966 tarihinde riverside koleji yakında ölüm kadar bıçaklandı.
coordinates:* cheri jo bates, 18: stabbed to death and nearly decapitated on october 30, 1966, at riverside city college in riverside.

jo anne ve ben hepsini dijitalize etmek için yeni bir proje başlattık, çok yüksek çözünürlüklü bir dijitalizasyon yapacağız, aslında bu onları korumanın da bir yolu.
jo anne and i have just embarked on a project to digitize them all, and we're going to do a very high-res digitization, first because it's a way of preserving them.

ayrıca 2010 fifa dünya kupası finalinde, altın renginde olan versiyonu "jo'bulani" kullanılmıştır.
a gold colour version, called the jo'bulani, was used for the 2010 fifa world cup final.

halıda yatan jo, "noel, hediye olmadan noel olmayacak ," diye homurdandı." fakir olmak çok korkunç !" diye iç çekti meg, eski elbisesine bakarak. yaralı bir kokuyla küçük amy, "bazı kızların bir sürü güzel şeye sahip olmasının ve diğer kızların hiçbir şeye sahip olmamasının adil olduğunu düşünmüyorum" diye ekledi. beth köşesinden memnun bir şekilde, "baba, anne ve birbirimiz var ," dedi. ateş ışığının parladığı dört genç yüz neşeli sözlerle aydınlandı, ancak jo olarak tekrar karardı
"christmas won't be christmas without any presents," grumbled jo, lying on the rug. "it's so dreadful to be poor!" sighed meg, looking down at her old dress. "i don't think it's fair for some girls to have plenty of pretty things, and other girls nothing at all," added little amy, with an injured sniff. "we've got father and mother, and each other," said beth contentedly from her corner. the four young faces on which the firelight shone brightened at the cheerful words, but darkened again as jo