From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
grace kahve yapmaya gidiyor ve kahvenin yanında içinde beyaz bir toz, yani şeker olan bir kavanoz buluyor.
grace goes to make the coffee and finds by the coffee a pot containing a white powder, which is sugar.
geri geldiklerinde de, hasta olmadıklarına emin olduğu için, bir kavanoz dolusu plasebo hapı daha verirdi. devasa büyüklükteydi.
and when they came back, he, still convinced they were not sick, had another jar of pills. in this jar were huge horse pills.
eğer elimde bir kavanoz şeker olsaydı ve içinde ne kadar şeker olduğunu tahmin etmenizi isteseydim, söylediklerinizin ortalaması oldukça gerçeğe yakın olurdu.
if i had a jar of jellybeans and i asked you all to guess how many jellybeans were in that jar, your average guess would be remarkably good.
hırvat firmaları çoğunlukla petrol yağları ve bitümen maddelerden elde edilen yağlar, şişeler, kavanoz, kap kacak, mal sevkıyatına yönelik ürünler ve ambalaj ve puro ihraç ediyor.
croatian firms export mostly petroleum oils and oils from bituminous materials, bottles, jars, pots, products and packaging for transportation of goods, and cigars.
