Results for paylaşan: translation from Turkish to English

aynı ideali paylaşan bir sürü kişi var.
there are lots of people who actually share the same dream.

sonra bu sizi veren ve paylaşan olma yönünde değiştirir.
then that again transforms into giving, into sharing.

bunlar halen ilacı kullanan ve verilerini paylaşan hastalar.
these are patients currently on drugs, sharing data.

aynı frekansı ve kaynağı paylaşan kopya kanalları listeden kaldır
remove duplicate channels (same frequency and source) from the list

ev halkı, aynı yaşam alanını ve parayı paylaşan bir gruptur.
a household is a group that shares the same living space and finances.

bazılarımız sadece acımızı paylaşan bir tanrı'ya inanabileceğine ikna oldu.
some have concluded that we can only believe in a god who shares our pain.

İhtiyacınız olan ilk şey bir topluluk. ortak bir ilgiyi paylaşan bir topluluk.
and the first thing you need is ... a crowd, a group of people who share a common interest.

dergi ekibi, kendi tecrübelerini paylaşan bir grup cholita'dan oluşuyor.
the magazine's team is made up of a group of cholitas who share their own experiences.

bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? bu oldukça nonoş bir durum.
two male school pupils sharing an umbrella? that's quite a queer situation.

bu, bize, paylaştığımız değerleri bizimle paylaşan şireketlerle bağlantı kurma şansı sağlayacaktır.
it will give us the opportunity to connect with companies that share the values that we share.

ve bu insanlar wall street şirketlerini yöneten, pazar günleri, gelip paylaşan insanlardır.
and it's the very same people leading wall street firms who, on sundays, show up and share.

aynı sınırı paylaşan iki bölgelerden hiç biri aynı renk olmayacak şekilde, her bölgeyi dört renkten biriyle doldur
colour each region with one of four colours so that no two regions sharing a boundary have the same colour

lichev ve aynı görüşü paylaşan diğerleri, kirliliğin nehre ulaşmadan önce son derece seyrelmiş olacağını savunuyorlar.
he and others sharing that view argue that by the time the contamination reaches that part of the river, it would be highly diluted.

venedik'te komünist merkezlerin bulunduğu ve duvarını katolik bir tapınakla paylaşan küçük bir sokağa rastladım.
and i came across this little street in venice, where the communist headquarters were sharing a wall with this catholic shrine.

görmüyor musunuz, instagramda iki tane video paylaşan insanlar şimdi dizilerde oynuyorlar, oteller için de aynısı geçerli.
i mean, those sharing two videos on instagram can act in a tv show. this applies to the hotels.

1999 yılında michael owen ile ödülü paylaşan jimmy floyd hasselbaink ve dwight yorke, ilk İngiliz ve avrupalı ​​olmayan ödül sahibi futbolculardır.
jimmy floyd hasselbaink and dwight yorke were the first non-english and non-european winners, respectively, when they shared the award with michael owen in 1999.

seis, çevresel verileri ve bilgileri paylaşan bir genel bilgi sağlayıcıları ağını temel alan bir dağıtık, entegre ve web özellikli bilgi sistemidir.
seis is a distributed, integrated, web-enabled information system based on a network of public information providers sharing environmental data and information.

bazı analistler, yıkımları durdurmanın kampanyaya zarar vermenin dışında, kaçak yapılaşmaya yatırım yapan kişilerle problemin sorumluluğunu paylaşan bürokratlara cesaret vereceğini söylüyorlar.
halting the demolitions, some analysts say, would undermine the campaign while encouraging those who invest in the illegal buildings as well as bureaucrats who share responsibility for the problem.

* yohei 与平 (bokuzen hidari) — kikuchiyo ile bazı komik sahneler paylaşan, çok utangaç yaşlı adam.
* bokuzen hidari as yohei (与平), a very timid old man who shares some comic scenes with kikuchiyo.

aynı düşünceleri paylaşan kültür bakanı elizabeta kamcevska milevska da, makedonya’nın eski gelenek ve görenekleri, el sanatları ve mimarisinin geliştirilmesinden memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
culture minister elizabeta kamcevska milevska echoed those views, saying she is satisfied with the nurturing of macedonia's old customs, traditions, crafts and architecture.