From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
tom oraya yalnız gitmek zorunda kaldı.
tom musste allein dorthin.
Last Update: 2014-02-01
Usage Frequency: 1
Quality:
tom telefona cevap vermek zorunda kaldı.
tom musste ans telefon gehen.
Last Update: 2014-02-01
Usage Frequency: 1
Quality:
genç olmak, okula gitmek zorunda kalmak demektir.
jung zu sein bedeutet, dass man in die schule gehen muss.
Last Update: 2014-02-01
Usage Frequency: 1
Quality:
tom, tiyatroya gitmek zorunda olmamak için bahane arıyor.
tom sucht nach einer ausrede, um nicht ins theater gehen zu müssen.
Last Update: 2014-02-01
Usage Frequency: 1
Quality:
odunumuzu parayla almak zorunda kaldık.
unser wasser müssen wir um geld trinken; unser holz muß man bezahlt bringen lassen.
Last Update: 2012-05-04
Usage Frequency: 1
Quality:
bu saat için en az 1,000 dolar ödemek zorunda kaldım.
ich musste für diese uhr nicht weniger als 1000 dollar bezahlen.
Last Update: 2014-02-01
Usage Frequency: 1
Quality:
pavlus merdivenlere geldiğinde kalabalık öylesine azmıştı ki, askerler onu taşımak zorunda kaldılar.
und als er an die stufen kam, mußten ihn die kriegsknechte tragen vor gewalt des volks;
Last Update: 2012-05-04
Usage Frequency: 1
Quality:
bugün sabahleyin tren o kadar doluydu ki boş bir yer bulamadım ve tüm yol ayakta durmak zorunda kaldım.
heute früh war der zug so voll, dass ich keinen freien sitz gefunden habe und den ganzen weg stehen musste.
Last Update: 2014-02-01
Usage Frequency: 1
Quality:
ama yahudiler buna karşı çıkınca, davamı sezara iletmek zorunda kaldım. bunu, kendi ulusumdan herhangi bir şikâyetim olduğu için yapmadım.
da aber die juden dawider redeten, ward ich genötigt, mich auf den kaiser zu berufen; nicht, als hätte ich mein volk um etwas zu verklagen.
Last Update: 2012-05-04
Usage Frequency: 1
Quality:
yunanistan’daki su sıkıntıları gönderimleri yavaşlatmıştır. güney kıbrıs hükümeti su teminini %30 oranında kesmeyi de içeren acil durum tedbirleri uygulamak zorunda kalmıştır.
die anhaltende trockenheit der letzten zwei jahre in der westtürkei hat dazu geführt, dass die stadt regelmäßig für bis zu 36 stunden das wasser abstellt.
Last Update: 2014-02-06
Usage Frequency: 1
Quality:
ne var ki, efrayimoğulları gezer'de yaşayan kenanlılar'ı buradan sürmediler. kenanlılar bugüne kadar efrayimoğulları arasında yaşayıp onlara ücretsiz hizmet etmek zorunda kaldılar.
und sie vertrieben die kanaaniter nicht, die zu geser wohnten; also blieben die kanaaniter unter ephraim bis auf diesen tag und wurden zinsbar.
Last Update: 2012-05-04
Usage Frequency: 1
Quality:
‹‹yahudi kardeşlerimizle aynı kanı taşımıyor muyuz? bizim çocuklarımızın onlarınkinden ne farkı var? oğullarımızı kızlarımızı köle olarak satmak zorunda kaldık. kızlarımızdan bazıları cariye olarak satıldı bile. Çaresiz kaldık. Çünkü tarlalarımız, bağlarımız başkalarının elinde.››
nun ist doch wie unsrer brüder leib auch unser leib und wie ihre kinder unsre kinder, und siehe, wir müssen unsre söhne und töchter unterwerfen dem dienst, und sind schon unsrer töchter etliche unterworfen, und ist kein vermögen in unsern händen, und unsre Äcker und weinberge sind der andern geworden.
Last Update: 2012-05-04
Usage Frequency: 1
Quality: