Usted buscó: rodillas (Español - Turco)

cayó de rodillas y se arrepintió.
davud, kendisini sınadığımızı sanarak bağışlanma diledi, eğildi ve tevbe etti.

por esta razón doblo mis rodillas ante el padre
bunun için, yerde ve gökte her ailenin adını kendisinden aldığı babanın önünde diz çökerim.

fortaleced las manos débiles; afirmad las rodillas vacilantes
pekiştirin çözülen dizleri.

por lo tanto, fortaleced las manos debilitadas y las rodillas paralizadas
bunun için sarkık ellerinizi kaldırın, bükük dizlerinizi doğrultun, ayaklarınız için düz yollar yapın. Öyle ki, kötürüm olan parça eklemden çıkmasın, tersine şifa bulsun.

todas las manos se debilitarán, y todas las rodillas se escurrirán como agua
eller gevşeyecek, dizler titreyecek.

tus palabras levantaban al que tropezaba; y fortalecías las rodillas que se doblaban
titreyen dizleri sen pekiştirdin.

cuando había dicho estas cosas, se puso de rodillas y oró con todos ellos
pavlus bu sözleri söyledikten sonra diz çöküp onlarla birlikte dua etti.

entonces josé los apartó de entre sus rodillas, y se postró con su rostro a tierra
yusuf oğullarını babasının kucağından alıp onun önünde yere kapandı.

también le golpeaban la cabeza con una caña, le escupían y puestos de rodillas le rendían homenaje
başına bir kamışla vuruyor, üzerine tükürüyor, diz çöküp önünde yere kapanıyorlardı.

mis rodillas están debilitadas a causa del ayuno, y mi carne está desfallecida por falta de alimento
bir deri bir kemiğe döndüm.

david comprendió que sólo habíamos querido probarle y pidió perdón a su señor. cayó de rodillas y se arrepintió.
ama onlar da pek azdır." davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve allah'a yöneldi.

lo tomó y lo llevó a su madre. el niño estuvo recostado sobre las rodillas de ella hasta el mediodía; luego murió
uşak çocuğu alıp annesine götürdü. Çocuk öğlene kadar annesinin dizlerinde yattıktan sonra öldü.

acab subió para comer y beber. entonces elías subió a la cumbre del carmelo, y postrándose en tierra puso su rostro entre sus rodillas
ahav yiyip içmek üzere oradan ayrılınca, İlyas karmel dağının tepesine çıktı. yere kapanarak başını dizlerinin arasına koydu.

a la hora del sacrificio de la tarde me levanté de mi aflicción, y con mi vestidura y mi manto rasgados me postré de rodillas, extendí mis manos a jehovah mi dios
akşam sunusu saati gelince üzüntümü bir yana bırakıp kalktım. giysimle cüppem hâlâ yırtıktı. diz çöküp ellerimi tanrım rabbe açtım.

"jehovah te afligirá con úlcera maligna en las rodillas y en las piernas, y desde la planta de tu pie hasta tu coronilla, sin que puedas ser sanado
rab dizlerinizi, bacaklarınızı tepeden tırnağa iyileşmeyen ağrılı çıbanlarla vuracak.

midió otros 1.000 codos y me hizo pasar por las aguas hasta las rodillas. midió luego otros 1.000 codos y me hizo pasar por las aguas hasta la cintura
bin arşın daha ölçtü ve beni dize kadar çıkan sulara getirdi. bin arşın daha ölçtü, beni bele kadar çıkan sulara getirdi.

ella hizo que él se durmiese sobre sus rodillas. llamó a un hombre, quien le rapó los siete mechones de su cabeza. entonces ella comenzó a atormentarlo, pues su fuerza se había apartado de él
delila Şimşonu dizleri üzerinde uyuttuktan sonra adamlardan birini çağırtıp başındaki yedi örgüyü kestirdi. sonra alay ederek onu dürtüklemeye başladı. Çünkü Şimşon gücünü yitirmişti.

en algún lugar había alguien con el agua hasta las rodillas, un coche se había averiado en medio de la carretera debido a un fallo del motor, y la congestión del tráfico se había convertido en una pesadilla para los habitantes de la ciudad.
bir yerlerde dize kadar suda yaşayan birileri var, bir yerlerde motoru bozulduğu için yolun ortasında kalmış bir araba ve bir yerlerde şehir sakinleri için kabusa dönüşmüş bir trafik tıkanıklığı.

cuando daniel supo que el documento estaba firmado, entró en su casa, y con las ventanas de su cámara abiertas hacia jerusalén se hincaba de rodillas tres veces al día. y oraba y daba gracias a su dios, como lo solía hacer antes
daniel yasanın imzalandığını öğrenince evine gitti. yukarı odasının yeruşalim yönüne bakan pencereleri açıktı. daha önce yaptığı gibi her gün üç kez diz çöküp dua etti, tanrısına övgüler sundu.

articulación de la rodilla
diz