Usted buscó: conocen (Español - Turco)

¿ustedes le conocen?
onu tanıyor musunuz?

las dos mujeres se conocen.
İki kadın birbirini tanıyor.

conocen la gracia de alá, pero la niegan.
allah'ın nimetini biliyorlar, sonra da onu inkâr ediyorlar.

los niños pequeños no conocen muchas palabras.
Çok küçük çocuklar çok kelime bilmezler.

¿o es que conocen lo oculto y toman nota?
veya, görülmeyeni bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?

pero la mayoría no conocen la verdad y se desvían.
ama çokları hakkı bilmezler, bundan dolayı onlar, (haktan) yüz çevirirler.

esto harán, porque no conocen ni al padre ni a mí
bunları, babayı ve beni tanımadıkları için yapacaklar.

yo soy el buen pastor y conozco mis ovejas, y las mías me conocen
ben iyi çobanım. benimkileri tanırım. baba beni tanıdığı, ben de babayı tanıdığım gibi, benimkiler de beni tanır. ben koyunlarımın uğruna canımı veririm.

conocen la gracia de alá, pero la niegan. la mayoría son unos desagradecidos.
allah'ın ni'metini bilirler (bu ni'metleri allah'ın yarattığını kabul ederler), sonra da (bunları kendilerine verenden başkasına taparak) bu ni'metleri inkar ederler, çokları da (nankördürler).

atribuyen a lo que no conocen algunos de los bienes de que les hemos proveído.
bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar.

en la oscuridad minan las casas; de día se encierran, pues no conocen la luz
gündüz gizlenir, ışık nedir bilmezler.

aquéllos a quienes hemos dado la escritura la conocen como conocen a sus propios hijos varones.
bizim kendilerine kitap verdiklerimiz, onu, çocuklarını tanır gibi tanırlar.

hay entre ellos gentiles que no conocen la escritura, sino fantasías y no hacen sino conjeturar.
aralarında ümmiler var ki kuruntu ve söylentilerin dışında kitabı bilmezler; bildiklerini zannederler.

al activarla, se mostrará un mapa con las ubicaciones de los contactos (si se conocen).
kişilerin yerleşim yerlerinin görüntülenmesi (biliniyorsa) için bunu etkinleştirin.

pero éstos maldicen lo que no conocen; y en lo que por instinto comprenden, se corrompen como animales irracionales
ama bu kişiler anlamadıkları her şeye sövüyorlar. Öte yandan, akıldan yoksun hayvanlar gibi içgüdüleriyle anladıkları ne varsa, onları yıkıma götürüyor.

pero al extraño jamás seguirán; más bien, huirán de él, porque no conocen la voz de los extraños.
bir yabancının peşinden gitmezler, ondan kaçarlar. Çünkü yabancıların sesini tanımazlar.››

no conocen ni entienden; porque sus ojos están tapados para no ver; también su corazón, para no comprender
görmez, anlamazlar.

hermanos (hablo con los que conocen la ley), ¿ignoráis que la ley se enseñorea del hombre entre tanto que vive
bilmez misiniz ki, ey kardeşler -kutsal yasayı bilenlere söylüyorum- yasa insana ancak yaşadığı sürece egemendir?