Usted buscó: he had a brainstorm when he invented that machine (Inglés - Turco)

he had a cold, but he went to work.
o üşütmüştü fakat işe gitti.

he had a duplicate key made from that one.
ondan yapılmış bir yedek anahtarı vardı.

but he had a gift.
fakat bir tanrı vergisi vardı.

even though he had a cold, he went to work.
Üşütmesine rağmen, işe gitti.

he had a gargantuan ego.
devasa boyutta bir egosu vardı.

and he had a name for it.
ve buna verdiği bir isim vardı.

he had a flat voice, he looked like a teacher.
onu böyle gören başka bir insan da ablasıdır.

doctors thought he had a cold.
doktorlar onun üşüttüğünü düşündüler.

he had a book on physics published.
fizikle ilgili bir kitap bastırdı.

he had a pretty low-wage job.
bayağı düşük maaşlı bir işi var.

he had a high opinion of her abilities.
o, yetenekleri ile ilgili yüksek bir görüşe sahipti.

he had a little operation on his left leg.
sol bacağından küçük bir operasyon geçirdi.

they thought he had a really extraordinary future.
onun sıradışı bir geleceğe sahip olduğunu düşünüyorlardı.

he got married. he had a son called jeremiah.
evlendi. jeremiah adında bir oğlu oldu.

and when he had thus spoken, he dismissed the assembly.
bunları söyledikten sonra topluluğu dağıttı.

he had a brother, johnnie, who was five years younger.
kendisinden beş yaş küçük, johnnie adında bir erkek kardeşi vardı.

when he had levelled up between the flanks, he said, ‘blow!’
(zu'l-karneyn) iki dağın arasını (demir kütleleriyle doldurtup dağlarla) aynı seviyeye getirince: "Üfleyin!" dedi.

i asked tom when he had started studying french.
tom'a ne zaman fransızca çalışmaya başladığını sordum.

how can he have a son when he had no female companion?
eşi bulunmasına imkan yokken oğlu nasıl olabilir?

we never sent a messenger before you, or a prophet, but when he had a desire satan interfered in his wishes.
(ey muhammed!) biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir peygamber göndermedik ki o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırmasın.