Usted buscó: dovratnike (Serbio - Turco)

i naèini dovratnike od šezdeset lakata, i pred dovratnicima trem na vratima unaokolo.
sütunları ölçtü, altmış arşındı. kapının çevresindeki avlu sütunlara kadar uzanıyordu.

i neka sveštenik uzme krvi od te žrtve za greh, i pomaže njom dovratnike na domu i èetiri ugla od pojasa na oltaru i dovratnike od vrata na unutrašnjem tremu.
kâhin günah sunusunun kanından alıp tapınağın kapı sövelerine, sunağın üst çıkıntısının dört köşesine, iç avlunun kapı sövelerine sürecek.

posle me odvede u crkvu, i izmeri dovratnike, i beše šest lakata u širinu otuda i šest lakata u širinu odovuda, prema širini šatoru.
bundan sonra adam beni tapınağın ana bölümüne götürüp kapı sövelerini ölçtü. sövelerinfö genişliği her yandan altı arşındı.

i izmeri trem na vratima, i beše osam lakata; i dovratnike im, i behu dva lakta; a trem na vratima beše iznutra;
genişliği sekiz arşın, kapı sövelerinin kalınlığı ikişer arşındı. eyvan tapınağa bakıyordu.

dužina tremu beše dvadeset lakata, a širina jedanaest lakata, i uz basamake se idjaše k njemu, i stupovi behu uz dovratnike, jedan otud i jedan odovud.
eyvanın uzunluğu yirmi arşın, genişliği on iki arşındı. oraya basamaklarla çıkılıyordu. kapı sövelerinin her bir yanında sütunlar vardı. yandaki duvarların genişliği de üçer arşındı››, masoretik metin ‹‹girişin iki yanının genişliği üçer arşındı››. arşın››.

metaše prag svoj do mog praga, i dovratnike svoje do mojih dovratnika i pregradu izmedju mene i sebe, te skvrniše sveto ime moje gadovima svojim koje èinjahu; zato ih satrh u gnevu svom.
onlar kapı eşiklerini kapı eşiğimin, sövelerini sövelerimin bitişiğine yerleştirdiler. benimle aralarında yalnızca bir duvar vardı. İğrenç uygulamalarıyla kutsal adımı kirlettiler. bu yüzden öfkemle onları yok ettim.