Vous avez cherché: zweiter vorname ihres vaters (Allemand - Turc)

zweiter vorname
İkinci İsim

da nun seine brüder hingingen, zu weiden das vieh ihres vaters in sichem,
bir gün yusufun kardeşleri babalarının sürüsünü gütmek için Şekeme gittiler.

der gott abrahams und der gott nahors, der gott ihres vaters sei richter zwischen uns.
İbrahimin, nahorun ve babalarının tanrısı aramızda yargıç olsun.›› yakup babası İshakın taptığı tanrının adıyla ant içti.

(laban aber war gegangen sein herde zu scheren.) und rahel stahl ihres vaters götzen.
lavan koyunlarını kırkmaya gidince, rahel babasının putlarını çaldı.

dann werden die gerechten leuchten wie die sonne in ihres vaters reich. wer ohren hat zu hören, der höre!
doğru kişiler o zaman babalarının egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar. kulağı olan işitsin!››

30:4 wenn ein weib dem herrn ein gelübde tut und sich verbindet, solange sie in ihres vaters hause und ledig ist,
‹‹ ‹genç bir kadın babasının evindeyken rabbe adak adar ya da kendini yükümlülük altına sokarsa,

und da sie hatte neben ihm gehurt, lief sie von ihm zu ihres vaters haus gen bethlehem-juda und war daselbst vier monate lang.
ama kadın onu başka erkeklerle aldattı. sonra adamı bırakıp yahudaya, babasının beytlehemdeki evine döndü. kadın dört ay orada kaldıktan sonra kocası kalkıp onun yanına gitti. gönlünü hoş edip onu geri getirmek istiyordu. yanında uşağı ve iki de eşek vardı. kadın onu babasının evine götürdü. kayınbaba damadını görünce onu sevinçle karşıladı.

und nannten sie dan nach dem namen ihres vaters dan, der israel geboren war. (und die stadt hieß vorzeiten lais.)
yakupun oğlu olan ataları danın anısına kente dan adını verdiler. kentin eski adı layişti.

die töchter zelophehads haben recht geredet; du sollst ihnen ein erbgut unter ihres vaters brüdern geben und sollst ihres vaters erbe ihnen zuwenden.
‹‹selofhatın kızları doğru söylüyor. onlara amcalarıyla birlikte miras olarak mülk verecek, babalarının mirasını onlara aktaracaksın.

der priester aber von midian hatte sieben töchter; die kamen, wasser zu schöpfen, und füllten die rinnen, daß sie ihres vaters schafe tränkten.
midyanlı bir kâhinin yedi kızı su çekmeye geldi. babalarının sürüsünü suvarmak için yalakları dolduruyorlardı.

und treiben untereinander, freund mit freundes weibe, greuel; sie schänden ihre eigene schwiegertochter mit allem mutwillen; sie notzüchtigen ihre eigenen schwestern, ihres vaters töchter;
senin içinde kimi komşusunun karısıyla iğrenç şeyler yaptı; kimi utanmadan gelinini kirletti; kimi öz kızkardeşiyle ilişki kurdu.

die gärten edens, in die sie eingehen werden, (sie) und diejenigen, die rechtschaffen waren von ihren vätern, ihren gattinnen und ihren nachkommenschaften.
(onlar) adn cennetlerine girerler. babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlar da kendileriyle beraber olur.