Vous avez cherché: deliberately (Anglais - Turc)

i didn't do it deliberately.
kasten yapmadım.

he deliberately broke the glass.
o, camı kasten kırdı.

he deliberately exposed her to danger.
bilerek onu tehlikeye maruz bıraktı.

he deliberately kept on provoking a confrontation.
o, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.

del ponte says serbia is deliberately ignoring legal obligations
del ponte: sırbistan hukuki yükümlülüklerini kasten İhmal ediyor

utopia was actually a word that thomas moore used deliberately.
Ütopya aslında thomas moore'un incelikli bir şekilde kullandığı bir kelimeydi.

do not mix truth with falsehood and do not deliberately hide the truth
batılı hakka karıştırmayın, bile bile gerçeği gizlemeyin!

del ponte says serbia deliberately failing to arrest karadzic, mladic
del ponte: sırbistan karadziç ve mladiç'i bilerek tutuklamıyor

disinformation is intentionally false or inaccurate information that is spread deliberately.
dezenformasyon, yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi.

here, i deliberately chose this because it is a man buying a vegetable.
burada bunu bilerek seçtim çünkü bu sebze satın alan bir adam.

if anyone kills a believer deliberately, his reward shall be eternal hell.
bir mümini kasten öldürene gelince, onun cezası, içinde uzun süre kalmak üzere cehennemdir.

and there are some examples of projects that have deliberately tried to mimic ecosystems.
ekosistemleri taklit etmek amacıyla tasarlanmış bazı proje örnekleri vardir.

so you had to deliberately push your feet out sideways and -- oh, and short steps?
yani bilerek ayaklarinizi kenarlarlara dogru ittiniz ve -- oh, ve kucuk adimlar?

ad he decided to put this to the test by actually deliberately inoculating people with cancer from somebody else.
ve bunu başkasından kasten kanserli hücreleri alıp insanlara aşılayarak test etmeye karar verdi.

whoever kills a believer deliberately, the penalty for him is hell, where he will remain forever.
bir mümini kasten öldürene gelince, onun cezası, içinde uzun süre kalmak üzere cehennemdir.

you will not be taken to task for your mistaken utterances, but you will be taken to task for what you say deliberately.
bununla beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur. fakat kalblerinizin kasdettiğinde vardır.

i first started thinking about getting it in my mid-20s, but i deliberately waited a really long time.
İlk olarak yirmili yaşlarımın başında yaptırmayı düşünmeye başladım, ama özellikle uzun bir süre bekledim.

"the serbian government has deliberately chosen to ignore its legal obligations," the swiss prosecutor charged.
İsviçreli savcı, "sırp hükümeti hukuki yükümlülüklerini ihmal etme yolunu kasten seçmiştir," şeklinde yüklendi.

the medical personnel, accused of deliberately infecting more than 400 libyan children with hiv, have been imprisoned since 1999. [getty images]
400'den fazla libyalı çocuğa kasıtlı olarak hiv bulaştırmakla suçlanan sağlık personeli 1999 yılından beri hapiste tutuluyor. [getty images]

"the indictees deliberately executed hundreds of bosnian muslims... to permanently remove bosnian muslims from srebrenica," said judge hilmo vucinic during sentencing.
hakim hilmo vuciniç kararı okurken, "zanlılar, bosnalı müslümanları srebrenica'dan uzaklaştırmak amacıyla yüzlerce bosnalı müslüman'ı kasıtlı olarak infaz etmişlerdir." dedi.