Vous avez cherché: exposing (Anglais - Turc)

nick veasey: exposing the invisible
nick veasey görünmeyeni ortaya çıkartıyor

tom rolled up his sleeve, exposing a hideous scar.
İğrenç bir yara izini açığa çıkarmak için kolunu sıvadı.

i am now exposing myself to my audience, right?
Şu anda kendimi izleyicilerime ifşa ediyorum, doğru mu?

any sign prohibiting any behaviour causing or exposing to danger.
tehlikeye neden olabilecek veya tehlikeye maruz bırakabilecek bir davranışı yasaklayan işareti, ifade eder.

the fire shall scorch their faces, exposing their jaws.
(orada onların) yüzlerini ateş yalar. Öyle ki (ateşin) içinde (dehşetten dudakları gerilir de) dişleri açıkta kalır.

• avoid exposing the remote sensor on the front to direct light
• uzaktan kumandaya veya ön panele direkt güneş ışığı gelmemesini sağlayın.

my head was cut open across the front, lifted back, exposing the skull underneath.
başımın ön kısmının tamamı yarılmış, deri geriye doğru açılmış, altındaki kafatası açığa çıkmıştı.

the hypocrites fear lest a surah is revealed concerning them, exposing what is in their hearts.
münafıklar, kalblerindekileri bütünüyle haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler.

his semblance is that of a rock covered with earth which is washed away by rain exposing the hard rock bare.
artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş.

he was particularly shocked by the arrest of ahmet sik, a journalist who had himself unearthed evidence exposing coup plots.
avukat, darbe planlarını ortaya çıkaran kanıtları bizzat günışığına çıkarmış bir gazeteci olan ahmet Şık'ın tutuklanmasına özellikle şaşırmış.

a month earlier, zagreb city official igor radjenovic was beaten after exposing corruption in a road-building company.
bundan bir ay önce, zagreb belediye yetkilisi igor radjenoviç bir karayolu yapım şirketindeki yolsuzluğu ortaya çıkarması sonrasında dayak yemişti.

and we tested this by exposing american babies who'd never heard a second language to mandarin for the first time during the critical period.
ve bunu, daha önce hiç ikinci bir dil duymamış amerikan bebeklere kritik dönemlerinde ilk defa Çince dinleterek denedik.

that made the whole group a target, he argued, adding that authorities seemed more interested in highlighting christian missionary activities than in exposing the real culprits behind the murders.
bunun grubu hedef haline getirdiğini belirten koçak, yetkililerin cinayetlerin arkasındaki gerçek suçluları ortaya koymaktan çok hıristiyan misyoner faaliyetlerini vurgulamakla daha çok ilgilendiklerini de ekledi.

ssh is important in cloud computing to solve connectivity problems, avoiding the security issues of exposing a cloud-based virtual machine directly on the internet.
ssh, bulut bilgisayarların bağlanma problemini çözdüğü için önemlidir, bulut tabanlı sanal makinenin internette güvenlik konularında açığa çıkabilecek problemlerini de önler.

nobody can deny the merits of the free press in post-communist countries of southeast europe, or their role in exposing organised crime and corruption to the public in recent years.
güneydoğu avrupa'nın komünizm sonrası ülkelerinde özgür basının değerini veya son yıllarda organize suç ve yolsuzluğu halka ifşa etmedeki rolünü kimse inkar edemez.

although the media in post-communist southeast europe has contributed much to exposing organised crime and corruption, it takes more than legally guaranteed freedom of expression to boost investigative journalism and editorial dedication to integrity.
komünizm sonrası güneydoğu avrupa'daki basının organize suç ve yolsuzluğun ifşa edilmesinde büyük katkısı olsa da, araştırmacı gazetecilik ve guvenilir editoryal meslek aklakinin bütünlük kazanabilmesi için ifade özgürlüğünün yasal güvence altına alınmasından daha fazlası gerekiyor.

and there's a phenomenon called henry's law that says that gases will dissolve into a fluid in proportion to the partial pressures which you're exposing them to.
ve henry kanunu diye adlandırılan bir olgu vardır, der ki: gazlar, maruz kaldıkları kısmi basınç oranında sıvılaşırlar.

but while the value of bilateral trade between the two has increased dramatically, the changing global economy is exposing issues that the cu should now address—specifically the need to expand the trade arrangement beyond most industrial goods to also cover agriculture and services and the need to formalize parallel negotiations on ftas with third countries.
ancak, iki taraf arasındaki ikili ticaretin değeri önemli oranda artmasına rağmen, küresel ekonomideki değişiklikler gümrük birliği’nin ele alması gereken yeni sorunlar doğurmuştur —spesifik olarak, sanayi ürünlerinin çoğunu kapsayan ticaret düzenlemesinin tarım ve hizmetleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi ve üçüncü ülkeler ile yapılacak sta’lar için paralel müzakerelerin resmileştirilmesi ihtiyacı.

"regardless how small, isolated or indifferent they are, such incidents constitute, in my view, high treason against the country," said voulgarakis, accusing those responsible of exposing greece to "pressure from abroad".
vulgarakis, "ne kadar küçük, ayrık ve ilgisiz de olsalar, bu gibi olaylar fikrimce ülkeye karşı büyük ihanet teşkil etmektedir," diyerek olayın sorumlularını yunanistan'ı "dış baskıya" maruz bırakmakla suçladı.