Vous avez cherché: give and take (Anglais - Turc)

give-and-take
tartışma

and take bipedality.
İki ayaklılığı ele alalım.

go ahead and take one.
doğru gidin ve birinci köşeden dönün.

will they not fear and take heed?"
"haksızlıktan sakınmazlar mı?"

in marriage there should be equal give and take.
evlilikte vermek ve almak eşit olması gerekir.

please relax and take it easy.
lütfen dinlenin ve ağırdan alın.

we like to give, and we give a lot.
vermeyi seviyoruz ve fazlasıyla da veriyoruz.

but he who does not give and is unconcerned,
ama kim cimriliğe sapar ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görür,

remove these minarets and take them there.
kaldır bu minareyi oraya götür.

so, something has got to give. and that is what i want.
bu nedenle birşey vermek için var. buda benim istediğim şey.

as for him who gives and is godfearing
artık kim verir ve sakınırsa,

as for he who gives and fears allah
artık kim verir ve sakınırsa,

unless it be merchandise present that you give and take between you; then it shall be no fault in you if you do not write it down.
ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. bu durumda onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur.

for him that gives and fears (allah)
artık kim verir ve sakınırsa,

and you understand some things better than other things, and because of that there’s a continual jostling and give and take, which is politics.
bazı şeyleri kavramaya diğerlerinden daha yatkınsınızdır, ve bu yüzden sürekli bir tartışma, bir fikir alışverişi vardır. siyaset de bu iite.

winslet said of her character, "she has got a lot to give, and she's got a very open heart.
winslet canlandırdığı karakter hakkında "verebileceği çok şey var, oldukça açık bir kalbe sahip.

the jews say: "allah's hand is tied up (i.e. he does not give and spend of his bounty)."
yahudiler "allah'ın eli bağlı," dedi.