Vous avez cherché: having (Anglais - Turc)

having sex
cinsel ilişki

we are having fun
biz eğleniyoruz

he was having sex.
seks yapıyordu.

you guys having fun?
siz çocuklar eğleniyor musunuz?

i'm having fun.
ben eğleniyorum.

having numerous branches.
bu iki cennet türlü ağaçlarla doludur.

are you kids having fun?
siz çocuklar eğleniyor musunuz?

we're having company.
ziyaretçisi oluyoruz.

having [spreading] branches.
bu iki cennet türlü ağaçlarla doludur.

he denied having done it.
onu yaptığını inkar etti.

he's at home having tea.
evine varmis ve cayini yudumluyordur.

provisions having general application
genel hükümler

having in them various kinds.
İkisinde de türlütürlü nimetler var, çeşitçeşit ağaçlar.

to an orphan, having relationship,
akraba bir öksüzü,

we're having some friends over.
bazı arkadaşları ağırlıyoruz.

how about having dinner together?
birlikte akşam yemeği yemeğe ne dersin?

i've been having trouble sleeping.
uyumakta zorlanıyorum.

batic denied having seen any files.
batiç ise herhangi bir dosya gördugunu reddetti.

he regrets his having wasted his money.
parasını boşa harcadığına üzülüyor.

problematic agricultural production areas having priority
tarımda sorunlu ve öncelikli üretim alanları