Vous avez cherché: having said (Anglais - Turc)

having sex
cinsel ilişki

he denies having said so.
o, öyle söylediğini inkar ediyor.

i regret having said that to him.
ona onu söylediğime pişmanım.

he denied having said such a thing.
böyle bir şey söylediğini inkar etti.

tom doesn't remember having said that.
tom onu söylediğini hatırlamıyor.

you'll regret having said those words.
o sözleri söylediğine pişman olacaksın.

having [spreading] branches.
türlü besinlerle doludur her ikisi.

having said that, it works with compressed nitrogen.
bununla beraber basınçlı azotla çalışır.

i regret having said such a thing to my teacher.
Öğretmenime böyle bir şey söylediğime pişmanım.

having said that, i outlined my talk about five minutes ago.
bunları söylemişken, bu konuşmamı yaklaşık 5 dakika önce hazırladım.

but having said that, then we come to what i call as ideas in progress.
fakat bunu söyleyerek, gelişmekte olan fikirler dedigim düşünceye geldik.

having said that, kosovo is not the only place in the world where such situations exist.
bunu söylemişken, kosova dünyada bu gibi durumların var olduğu tek yer değildir.

and having turned it into a fire, he said, “bring me tar to pour over it.”
artık onu kor haline sokunca: "getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi.

having said that, kfor reserves the right to act whenever it is deemed necessary for operational reasons.
bunu söylemişken, kfor operasyonel nedenlerden ötürü gerekli gördüğü zaman harekete geçme hakkını saklı tutmaktadır.

i'd prefer having it for two or three months," said sibenik mayor ante zupanovic.
festival, kent açısından harika bir şey. bunun iki veya üç ay sürmesini isterdim," dedi.

having joint investments and a common market would significantly lower those costs," damjanovic said.
ortak yatırımlara ve ortak bir pazara sahip olunması bu maliyetleri ciddi oranda azaltacaktır." dedi.

having said that, should a threat appear, kfor will, as always, be prepared to take any measure required.
bunu söylemişken, herhangi bir tehdit ortaya çıktığı takdirde kfor, her zaman olduğu gibi, gerekli her türlü tedbiri almaya hazır olacaktır.

but having said that, there is an enormous desire among everybody, including the poor, to educate their children.
fakat bunu söylemişken, fakirler dahil herkeste çocuklarini egitmek icin büyük bir istek var.

and i said, "so are you and your husband thinking about having a baby?"
ona dedim ki, "yani eşin ve sen bir bebek sahibi olmaya mı karar verdiniz?"

"he who takes preventative action saves himself from having to fix the problem after it has begun," he said.
bakan, "Önleyici tedbirler alan kendisini sorunu başladıktan sonra çözmekten kurtarır." dedi.