Vous avez cherché: inseparable (Anglais - Turc)

they are inseparable.
birbirlerinden ayrılamazlar.

power and money are inseparable.
güç ve para ayrılmaz.

good health is inseparable from exercise and moderation.
İyi sağlık egzersiz ve ılımlılıktan ayrılamaz.

its torment is ever an inseparable, permanent punishment."
orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır" derler.

he and i were inseparable friends during our time together in school.
o ve ben okulda birlikteki zamanımız boyunca ayrılmaz arkadaşlardık.

verily! its torment is ever an inseparable, permanent punishment."
doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.

it's like the land and the king they're inseparable, they are one.
tıpkı "arthur"daki kral ve toprak gibi; ayrılmaz ve yekparedirler.

so the torment will be yours for ever (inseparable permanent punishment)."
bu yüzden cezalandırılmanız gerekecektir."

atoms are chemically inseparable and building blocks of matter. atoms of one kind are called an element.
maddenin daha küçük parçalara ayrılamaz yapıtaşı. tek tür atomlar birleşerek elementleri oluşturur.

it seems as if the photographer and the l1 gradually explore each another, before becoming inseparable partners, remarkable!
birbirlerinin ayrılmaz birer parçası olmadan önce fotoğraf makinesi ile fotoğrafçının birbirlerini beraber keşfetmeleri istenmiş gibi duran bu anlayışı dikkat çekici buluyoruz!

bosnian franciscans are highly regarded for their patriotism by the bosnian muslim community, which believes them to be an inseparable part of the bosnian medieval and modern statehood.
bosnalı fransiskenler, kendilerinin bosna'nın ortaçağ ve çağdaş devletinin ayrılmaz bir parçası olduklarına inanan bosnalı müslümanlar tarafından yurtseverliklerinden ötürü büyük saygı görüyorlar.

after the adoption of the socialists' amendments last month, vojvodina is defined by the statute as an autonomous province and an inseparable part of serbia.
sosyalistlerin hazırladığı değişikliklerin geçen ay kabul edilmesinden sonra, voyvodina tüzük tarafından özerk bir eyalet ve sırbistan'ın ayrılmaz bir parçası olarak tanımlanıyor.

but now you have indeed denied (him). so the torment will be yours for ever (inseparable permanent punishment)."
fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır."

"due to a lack of middle levels of power … the inefficiency of the state administration is visible at every step," he said. "decentralisation is an inseparable part of society's democratisation."
"orta yetki seviyelerinin bulunmaması nedeniyle ... devlet idaresinin verimsizliği her kademede görülüyor." diyen canak şöyle devam etti: "ademi merkeziyet toplumun demokratikleşmesinin ayrılmaz bir parçasıdır."