Vous avez cherché: it's every strange event (Anglais - Turc)

it's every seven days.
her yedi günde bir.

i use it every day.
ben onu her gün kullanırım.

but we do it every day.
fakat biz her gün yapıyoruz.

i do it every sunday morning.
her pazar sabahı onu yaparım.

and we've continued to do it every year.
ve her yıl bunu yapmaya devam ettik.

we look at it every single day."
her gün gelip bakıyoruz."

and you feel it; you see it every day.
ve bunu hissediyorsunuz, her gün görüyorsunuz.

they said, "we look at it every day."
"hergün baktık." dediler.

i like music, and i listen to it every day.
müzikten hoşlanırım ve her gün dinlerim.

"have you taken it every day?" "yes."
"hergün aldın mı?", "evet"

you can see it every night along the river banks.
hergece irmak kiyilarinda bunu gorebilirsiniz.

and i assure you it's every bit as important to them as it might have been to colonizers and imperialists.
ve sizi temin ederim ki her damlası onlar için emperyalistler ve sömürgeciler için olduğu kadar önemli.

invisible -- everyone of us does it every day, so to speak.
gözle görünmeyen bir teknoloji, herkesin her gün uyguladığı bir şey.

it’s every bit as stunning as the retina display on the third and fourth generation ipads.
bu retina ekranın her bir biti, üçüncü ve dördüncü nesil ipad'erden daha iyi.

i add new images because i learn more about it every time i give it.
her seferinde yeni görüntüler ekliyorum çünkü her gösterimde yeni bilgiler ediniyorum.

have they not seen the earth, how many we caused to grow in it every generous kind?
bakmadılar mı yere, neler fışkırtmışız onda cömert ve bereketli her çiftten.

i tell you, it was something so sinister that i was astonished he could do it every day.
söyleyeyim, bunu hergün yapabildiğine hayret etmem çok kötü birşeydi.

as for those with whom you have made a treaty and who abrogate it every time, and do not fear god,
anlaşma yaptığın kimseler, sonucundan sakınmayarak anlaşmalarını her defasında bozarlar. savaşta onları yakalarsan, arkalarındakilere ibret olacak şekilde, darmadağın et.

it is he who sends down water from the sky, and brings forth with it every kind of growing thing.
gökten su indiren o'dur. sonra biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız.

and we spread out the earth, and cast in it firm mountains, and we grew in it every kind of balanced thing,
arzı da yaydık, oraya sağlam dağlar attık ve orada ölçülü mütenasib şeyler bitirdik.