Vous avez cherché: it bring my time (Anglais - Turc)

bring my hat.
Şapkamı getir.

new cause to bring my life
hayatima sebep olan

i'll bring my sister when i come next time.
gelecek sefer geldiğimde, kız kardeşimi getireceğim.

may i bring my family along?
ailemi birlikte getirebilir miyim?

it's morning here in my time zone.
benim zaman dilimimde burada sabah.

i forgot to bring my i.d. card.
kimliğimi getirmeyi unuttum.

could you bring my breakfast to room 305?
oda 305'e kahvaltımı getirir misin?

i am wasting my time.
zamanımı boşa harcıyorum.

am i wasting my time?
vaktimi boşa mı harcıyorum?

do i have to bring my son to your office?
oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?

i see my time is ticking.
zamanımın dolduğunu görüyorum.

i see i'm wasting my time.
zamanımı boşa harcadığımı anlıyorum.

i've just been told that i have to bring my own equipment.
az önce kendi ekipmanımı getirmem gerektiğini söyledim.

(many) will it bring low; (many) will it exalt;
halkı alçaltır, yüceltir.

i can actually hear it now, because i see my time is ticking off.
aslında şu anda duyabiliyorum, çünkü zamanım bitiyor.

i fear this work will take up most of my time.
bu işin zamanımın çoğunu alacağından korkuyorum.

do you think i'm wasting my time?
benim zamanımı israf ettiğimi düşünüyor musunuz?

and my time is up, and thank you for your time.
ve benim sürem doldu, zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

i shouldn't have wasted my time reading that.
onu okuyarak zamanımı boşa harcamamalıydım.

we went through several wars during my time in new york.
new york'ta kaldığım süre boyunca birkaç savaş geçirdik.