Vous avez cherché: marginalised (Anglais - Turc)

"they marginalised the legal doctrine and expertise in bih.
"onlar, bh'deki hukuk doktrini ve uzmanlığını marjinalleştirdi.

rising global security concerns and policy changes have marginalised the group, however.
ne var ki küresel kaygılardaki artış ve siyasetteki değişimler, grubu marjinalleştirdi.

women from marginalised and groups that are manifold discriminated against are particularly exposed to violence.
başta ötekileştirme ve ayrımcılığa maruz kalan gruplara mensup kadınlar şiddet görüyor.

interventions to reach socially integrated problem cocaine users and marginalised crack users also pose a challenge.
sosyal açıdan entegre olmuş sorunlu kokain kullanıcıları ile marjinalleşmiş crack kullanıcılarına erişmek üzere yapılan müdahaleler de sorun yaratmaktadır.

the new law targets these "marginalised groups", prime minister nikola gruevski said.
başbakan nikola gruevski, yeni yasanın bu "marjinalleşmiş grupları" hedef aldığını söyledi.

groups are highly marginalised and risk-prone street injectors (emcdda, 2004c).
umumi enjekte etmekle ilgili yerel risk koşulları dört ab ülkesi ile norveç’te profesyonel olarak denetlenen uyuşturucu

the reintegration of marginalised, ageing heroin users with high levels of somatic and mental illness poses a particular challenge.
yeniden entegresi özel bir sorun teşkil etmektedir.

in the war-torn 1990s, he turned the church from a marginalised institution into the one most trusted by serbian citizens.
savaşın yaraladığı 1990'lı yıllarda pavle, kiliseyi marjinalleşmiş bir kurum olmaktan çıkarıp sırp halkının en güvendiği kurumlardan biri haline getirmişti.

"all of a sudden turkey found itself in a position to be sidelined and marginalised by france," he said.
kut, "türkiye bir anda kendisini fransa tarafından kenara atılmış ve marjinalleştirilmiş bir konumda buldu.

denis kuljis, a zagreb-based writer and a founder of the croatian newsmagazine nacional, says hdz is in danger of becoming marginalised.
zagrepli yazar ve hırvatistan'ın nacional adlı haber dergisinin kurucusu denis kuljis, hdz'nin marjinalleşme tehlikesinde olduğunu söyledi.

however, burkay maintains sympathy towards the pro-peace kurdish party hak-par, which is largely marginalised in turkish politics.
bununla birlikte, burkay yine de barış yanlısı kürt partisi hak-par’a olan sempatisini gizlemiyor. ancak, hak-par, türkiye siyasetinde önemli ölçüde marjinalize edilmiş bir parti.

certain populations of cocaine users are hard to reach, and therefore difficult to get into treatment. for instance, marginalised cocaine injectors and crack users often do not seek treatment voluntarily.
birincil kokain kullanımı için uyuşturucu tedavisine başlayan hastaların sayısı avrupa’da birkaç yıldır artmakla beraber, bu eğilim üzerinde birkaç ülkenin güçlü bir etkisi bulunmaktadır.

the leading ethnic albanian party in macedonia, the democratic union of integration, says it is being marginalised by prime minister nikola gruevski's vmro-dpmne.
makedonya'daki ana etnik arnavut partisi demokratik bütünleşme birliği, başbakan nikola gruevski'nin vmro-dpmne partisi tarafından marjinalleştirildiğini ileri sürüyor.

for example, recreational and less intensive and damaging patterns of use among socially wellintegrated users can coexist with intensive use among more marginalised groups, with greater association with dependence problems and more risky modes of administration, such as injection and smoking.
avrupalı gençlerin ortalama % 1,3’ünün bir önceki yılda amfetamin kullandığı tahmin edilmektedir.

"a person who is employed, who has insurance, who’s relatively well-off, is at lower risk for hiv than those guys who are marginalised, unemployed, less educated and so on."
İşi ve sigortası olan, iyi para kazanan biri, aids'e yakalanma açısından işsiz, eğitimsiz ve marjinal birinden daha az risk altındadır", diyor.