Vous avez cherché: so so (Anglais - Turc)

so
pek

so ...
İşte...

so -- -- so cool!
Öylesine – – öylesine muhteşem!

so true
so true

so here.
İşte burada.

how so?
nasıl mı?

so, when?
kacta peki

never so.
(hiç heveslenmesin, hiç kimsenin öteki insanlar üzerinde böbürlenmeye hakkı olamaz).

so taste!
"hadi, tadıverin!

they're just so, so delicate.
Çok çok hassaslar.

so -- -- so apologies to goldie.
yani, goldie'ye özürlerimi iletiyorum.

so -- so you may ask yourself, who is this dude?
İşte böyle.. peki kim bu adam, kendinize sorabilirsiniz.

so, so i've got something else that's not personal.
ben de o kadar da kişisel olmayan bu hikayeyi buldum.

yeah, thought so. so we’ve all seen it, haven’t we?
evet düşündüğüm gibi. yani bunların hepsini gözlemledik değil mi?

had god willed, they would not have done so; so leave them to their forging.
allah dileseydi bunu yapamazlardı. o halde onları, düzdükleri iftiralarla baş başa bırak.

and if allah had willed they would not have done so. so leave them alone with their fabrications.
allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.

and if allah had willed, they would not have done so. so leave them and that which they invent.
allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.

ok, so, so that was a, that was the first kind of a -- that was the first batch of products.
bu türünün ilk örneği olan... bir serinin ilk serinin ürünleriydi.

had allah willed (it otherwise), they had not done so. so leave them alone with their devices.
allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.

asked how sales are going this year, hojda, like many others, answers with a smug "so-so".
bu yıl satışların nasıl gittiğini sorduğumuzda hojda, diğerleri gibi soruyu kendinden memnun bir "eh işte" ile cevaplıyor.