Vous avez cherché: spreading (Anglais - Turc)

and spreading shade
uzamış gölge(ler),

of spreading branches.
bu iki cennet türlü ağaçlarla doludur.

by the spreaders spreading.
andolsun tozutup savuranlara.

having [spreading] branches.
bu iki cennet türlü ağaçlarla doludur.

liquefaction and lateral spreading
sıvılaştırma ve yanal yayılma

spreading in them much corruption?
böylece oralarda fesadı yaygınlaştırmış-arttırmışlardı.'

and the rain-spreading winds,
(hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara;

by the spreading winds spreading.
(hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara;

but soon the idea began spreading virally.
ama fikir ağızdan ağıza yayılıverdi.

think, temes spreading because they must.
ama timlerin, buna zorunlu oldukları için yayıldığını düşünün.

tom was guilty of spreading lies about mary.
tom mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.

6-9: medium (time spreading activity is required)
6-9:orta seviye (zaman yayılmış faaliyet gerekiyor)

coagulase positive staphylococcus (baird-parker agar ) - spreading petri method
koagulaz pozitif stafilokok (baırd-parker agar ) - yayma petri yöntemi