Vous avez cherché: sprouting (Anglais - Turc)

sprouting
filiz

preharvest sprouting
hasat öncesi filizlenme

and imagine if he had hair sprouting from the middle of his nose, he'd look even odder still.
ve hayal edin eğer burnunun ortasından filizlenen tüyler olsaydı, daha da tuhaf görünürdü.

the idea of linked data is that we get lots and lots and lots of these boxes that hans had, and we get lots and lots and lots of things sprouting.
bağlı veri fikri, hans gibi bizim de bu kutulara ve onlardan filizlenen çok ama birçok şeylere sahip olduğumuzdur.

and by the earth which opens out (for the gushing of springs or the sprouting of vegetation),-
(bitkilerin çıkması için) Çatlayan yere andolsun ki,

in other words, the beer-maker knows also how to evoke flavor from the grains by using sprouting and malting and roasting.
bir başka değişle, bira yapımcısı filizlenmeyi, maltlaştırmayı ve kavurmayı kullanarak tohumdan lezzet çıkarmayı biliyor.

"it is a political fairytale that golden fruit will start sprouting from the trees once we become an eu membership candidate," zdravkovic underscored.
zdravkoviç, "ab üyelik adayı olduğumuz anda ağaçlarda altın meyvelerin biteceği, siyasi bir peri masalıdır." şeklinde vurguladı.

lo! allah (it is) who splitteth the grain of corn and the date-stone (for sprouting).
allah taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir.

allah (it is) who splitteth the grain of corn and the date-stone (for sprouting). he bringeth forth the living from the dead, and is the bringer-forth of the dead from the living.
Şüphesiz allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır.