Vous avez cherché: they are playing (Anglais - Turc)

they are playing chess.
onlar satranç oynuyorlar.

they are.
Öylelerdir.

we are playing with fire.
ateşle oynuyoruz.

well they are.
aslında öyleler.

the kids are playing duck hunt.
Çocuklar duck hunt oynuyor.

what movies are playing now?
Şimdi hangi filmler oynuyor?

they are dragged
[56,41-44]

the children are playing marbles.
Çocuklar bilye oynuyorlar.

they are liars!
onlar yalancıdırlar.

and your children are playing instruments.
ve çocuklarınız enstrüman çalıyor.

both tom and bill are playing tennis now.
Şu anda hem tom hem de bill tenis oynuyorlar.

several children are playing on the beach.
birkaç çocuk sahilde oynuyor.

children are playing at the back of the house.
Çocuklar evin arkasında oynuyor.

several children are playing on the sandy beach.
birkaç çocuk kumsalda oynuyor.

but essentially these are people that are playing with technology.
ama daha da önemlisi bu insanlar teknolojiyle oynayan insanlar.

in a war, two allies are playing a non-zero-sum game.
savaşta, iki müttefik de sıfırsız toplam oyunu oynar.

there cometh not unto them a fresh admonition from their lord but they listen to it while they are playing.
her ne zaman rab'lerinden kendilerine yeni bir mesaj (zikr) gelse, onu ciddiye almadan dinlerler.

do the people of the cities feel secure our might shall not come upon them in daylight while they are playing?
ya da (o) ülkelerin halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken azabımızın onlara gelmeyeceğinden emin midirler?

or do the people of the dwellings not fear that our wrath may come upon them during the day, while they are playing?
ya da (o) ülkelerin halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken azabımızın onlara gelmeyeceğinden emin midirler?

brcko residents say both parties are playing a double game, preserving a balance of interests.
brcko sakinleri, her iki partinin de çift taraflı oynayıp bir çıkar dengesini koruduğu görüşünde.