Vous avez cherché: toxins (Anglais - Turc)

toxins
toksin

* toxins.
* toksinler.

algal toxins
alg toksini

so what happens to all these toxins when we die?
peki biz öldüğümüzde bu zehirlere ne oluyor?

and third, our bodies are filters and storehouses for environmental toxins.
ve üçüncü olarak da, vücudumuz çevresel zehirler için filtre ve depo görevi görüyor.

thanks to these compounds, they fight with the toxins and oxidant substances.
bu bileşikler sayesinde toksinler ve oksidan maddelerle savaşıyorlar.

i also learned that some of our tastiest mushrooms can clean environmental toxins in soil.
ve öğrendiğim bir başka şey ise bazı en lezzetli mantarların topraktaki çevresel zehirleri temizlediği idi.

if you're cremated, all those toxins i mentioned are released into the atmosphere.
naaşınız yakıldığında, tüm bu bahsettiğim zehirli maddeler atmosfere bırakılırlar.

although many natural toxins are secondary metabolites, these poisons also include peptides and proteins.
Çoğu doğal toksin ikincil metabolit olmakla beraber, bunların arasında peptit ve proteinler de bulunur.

the sealed package roused the embassy staff's suspicions and is undergoing testing for toxins.
mühürlü paket büyükelçilik personeli arasında şüphelere yol açtı ve zehir testlerinden geçiriliyor.

and then the aperture closes, and we have to flush the pipes with toxins, or we have to dig them up.
ve sonra açıklık kapanır ve boruları toksinlerle yıkamamız ya da sökmemiz gerekir.

most of us are shrinking in the face of psycho-social and physical poisons, of the toxins of our world.
Çoğumuz acı feryat etmekte psiko-sosyal ve fiziksel zehirlerle karşılaştığımızda, dünyadaki zehirleyicilerle.

accepting death means accepting that we are physical beings who are intimately connected to the environment, as the research on environmental toxins confirms.
Ölümü kabullenmek demek fiziksel varlıklar olduğumuzu ve çevresel zehirler hakkındaki araştırmaların teyid ettiği gibi çevreye yakından bağlı olduğumuzu kabul etmektir.

it leaches out chemicals into the flesh of the poor critter that ate it, and then we come along and eat that poor critter, and we get some of the toxins accumulating in our bodies as well.
açığa çıkan kimyasal maddeler, onu yiyen zavallı yaratığın etine geçer. ve sonra biz gelip de o zavallı yaratığı yediğimizde, biriken toksinlerin bir bölümü bizim de bedenlerimize geçer.

the infinity mushroom is a subset of decompiculture i'm calling body decompiculture and toxin remediation -- the cultivation of organisms that decompose and clean toxins in bodies.
sonsuzluk mantarları "decompiculture" ün alt kümesidir. ceset "decompiculture" sürecini ve zehir iyileştirme sürecini vücuttaki zehirleri temizleyen ve çözen organizmaları yetiştirmek olarak tanımlıyorum.

i'm also concerned about the plastic in the refrigerator, and i'm concerned about the plastic and the toxins that leach from plastic into us and into our bodies.
ayrıca buzdolabındaki plastik için de endişeliyim ve plastiklerden bize, vücudumuza sızan plastikler ve zehirler hakkında da endişeliyim.

but the dirty production, the burning of toxins, the lack of environmental standards in asia is actually creating so much dirty air pollution it's coming across the ocean and has erased our gains here in california.
ancak kirli üretim, zehirli maddelerin yanması, asya'da çevre standartlarının eksikliği o kadar çok hava kirliliği yaratıyor ki okyanusu geçip burada, kaliforniya'daki kazanımlarımızı silip attı.

the infinity burial project began a few years ago with a fantasy to create the infinity mushroom -- a new hybrid mushroom that would decompose bodies, clean the toxins and deliver nutrients to plant roots, leaving clean compost.
sonsuz defin projesi birkaç yıl önce sonsuzluk mantarı yaratma fantazisi sayesinde başladı. bu yeni bir tür melez mantardır. cesedi çözer ve zehirli maddeleri temizler. ayrıca bitkilerin kölerine besin iletir. geriye temiz gübre bırakır.

toxin
toksin