Vous avez cherché: tu es un ange (Français - Turc)

t'es un ange !
sen bir meleksin!

tu es folle
çirkin misin

tu es un bon joueur de tennis.
İyi bir tenisçisin.

tu n'es qu'un homme comme nous.
"sen bizim gibi bir insansın.

et toi, tu es un résident dans cette cité -
bu şehre (mekke'ye) yemin ederim; ki sen bu şehirde oturmuşsun.

ils dirent: «tu n'es qu'un ensorcelé.
"sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!"

eh bien, rappelle! tu n'es qu'un rappeleur,
artık korkut, öğüt ver, sen, ancak bir korkutucusun, bir öğütçü.

mais tu es un dieu qui te caches, dieu d`israël, sauveur!
ey İsrailin tanrısı, ey kurtarıcı!

tu n'es qu'un avertisseur, et à chaque peuple un guide.
(halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.

¡manos arriba esto es un atraco!haut les mains !
¡chorizo!hırsız!fotoğraf: anna williams

tu es un jardin fermé, ma soeur, ma fiancée, une source fermée, une fontaine scellée.
kapalı bir kaynak, mühürlü bir pınar.

mais toi, seigneur, tu es un dieu miséricordieux et compatissant, lent à la colère, riche en bonté et en fidélité;
sevgisi ve sadakati bol bir tanrısın.

ce n'est pas un être humain, ce n'est qu'un ange noble!»
(Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: haşa rabbimiz! bu bir beşer değil...

les juifs lui répondirent: n`avons-nous pas raison de dire que tu es un samaritain, et que tu as un démon?
yahudiler ona şu karşılığı verdiler: ‹‹ ‹sen, cin çarpmış bir samiriyelisin› demekte haklı değil miyiz?››

et la femme dit à Élie: je reconnais maintenant que tu es un homme de dieu, et que la parole de l`Éternel dans ta bouche est vérité.
bunun üzerine kadın, ‹‹Şimdi anladım ki, sen tanrı adamısın ve söylediğin söz gerçekten rab'bin sözüdür›› dedi.

tu n'es qu'un homme comme nous; et vraiment nous pensons que tu es du nombre des menteurs.
"sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz."

il parlait encore lorsque jonathan, fils du sacrificateur abiathar, arriva. et adonija dit: approche, car tu es un vaillant homme, et tu apportes de bonnes nouvelles.
yoav daha sorusunu tamamlamadan, kâhin aviyatar oğlu yonatan çıkageldi. adoniya ona, ‹‹İçeri gir, sen yiğit bir adamsın. İyi haberler getirmiş olmalısın›› dedi.

tu n'es qu'un homme comme nous. apporte donc un prodige, si tu es du nombre des véridiques».
"sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim."

car j`avais peur de toi, parce que tu es un homme sévère; tu prends ce que tu n`as pas déposé, et tu moissonnes ce que tu n`as pas semé.
Çünkü senden korktum, sert adamsın; kendinden koymadığını alır, ekmediğini biçersin.›

il se peut que tu négliges une partie de ce qui t'est révélé, et que ta poitrine s'en sente compressée; parce qu'ils disent: «que n'a-t-on fait descendre sur lui un trésor?» ou bien: «que n'est-il venu un ange en sa compagnie?» - tu n'es qu'un avertisseur.
(ey resulüm!) Şimdi belki sen, "ona bir hazine indirilse, ya da beraberinde bir melek gezip dolaşsa ya!" diyorlar diye sana vahyolunan vahyin bir kısmını terkedecek olursun ve bundan dolayı da göğsün daralır.