Vous avez cherché: çıkartıp (Turc - Anglais)

personel yeşil bone çıkartıp beyaz bone takar.
the personnel take off the green bonnet and wear the white bonnet.

bilirsiniz, birşeyi başka birşeyden çıkartıp alacağız.
you know, we're going to do this, we're going to take it away from something else.

anasıyla babasını tahta çıkartıp oturttu ve hepsi de ona karşı secdeye kapandılar.
and after they had entered the city, joseph raised his parents to the throne beside himself, and they (involuntarily) bowed in prostration before him. joseph said: "father!

transplantasyon: birinden bir organı çıkartıp başka birine verebilirdin, ve işlevi devam edecekti.
transplantation: you could take an organ out of one person, you could put it in another person, and it would work.

sadece 8 yaşında küçük bir çocuktum o gün, annem beni arabadan çıkartıp sıcak bir teksas pamuk tarlasına bıraktığında.
now, i was just a little eight-year-old boy that day when my mama put me out of the car in that hot texas cotton field.

ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar.
and after they had entered the city, joseph raised his parents to the throne beside himself, and they (involuntarily) bowed in prostration before him.

bazı omnihttpd sunucuları php 'nin beta sürümleri ile birlikte dağıtılmaktadır, bu nedenle önyüklü modülü çıkartıp kendi kurulumunuzu yapmanız gereklidir.
some omnihttpd servers come with php 4 beta distributions, so you should choose not to set up the built in support, but install your own.

ana depo personeli, bitmiş ürün transfer alanında bulunan soyunma odasında dış kıyafetlerini çıkartıp, ana depo alanında kullanacağı kıyafeti giyerek ilgili alana giriş yapar.
the main warehouse personnel take of their outer clothes in the dressing room located in the finished product transfer area and enter the relevant areabu wearing the clothes to be used in the main warehouse area.

bütün bunların sonucu, yoldan geçen petrusun hiç değilse gölgesi bazılarının üzerine düşsün diye halk, hasta olanları caddelere çıkartıp şilteler ve döşekler üzerine yatırır oldu.
insomuch that they brought forth the sick into the streets, and laid them on beds and couches, that at the least the shadow of peter passing by might overshadow some of them.

hizmetçileriyle haremağaları gelip mordekayın durumunu anlatınca, kraliçe ester çok sarsıldı. Çulunu çıkartıp giyinmesi için mordekaya giysiler gönderdi, ama mordekay bunları kabul etmedi.
so esther's maids and her chamberlains came and told it her. then was the queen exceedingly grieved; and she sent raiment to clothe mordecai, and to take away his sackcloth from him: but he received it not.

aynı zamanda, bu duygu beni bir çeşit ruhani bir yolculuğa çıkartıp gerçekten dünyanin bittiği yerlere gitmeye teleskopları, bulucuları, insanların kainatı araştırmak için yaptıkları ya da yapmış oldukları aletleri daha fazla ve daha fazla detayla görmeye götürdü.
and that feeling also led me to a pilgrimage of sorts, to go literally to the ends of the earth to see telescopes, detectors, instruments that people are building, or have built, in order to probe the cosmos in greater and greater detail.

abm romanyalı flirkete flu yöntemlerle yardımcıolmufltur: ticari iflbirli¤i konusunda yardım sa¤layarak;flirketin profilini çıkartıp da¤ıtarak ve ilgilenen taraflararasında iletiflim akıflını sürdürerek.
the eic helped the romanian company by:providing assistance in business co-operation;designing and circulating the company’s profileand maintaining the flow of communicationbetween interested parties.