Vous avez cherché: dert (Turc - Anglais)

dert açacak.
it'll cause trouble.

bebeği dert etme.
don't worry about the baby.

rab buna dert katmaz.
the blessing of the lord, it maketh rich, and he addeth no sorrow with it.

"sen onu hiç dert etme.
"oh, don't worry about it," he said.

sana dert açmak istemiyorum.
i do not want to cause you any trouble.

yıkım ve dert var yollarında.
destruction and misery are in their ways:

tom'un ne düşündüğünü dert etme.
don't worry about what tom thinks.

küçük şeyleri kendine dert etme.
don't trouble about small things.

başına dert olan hayvan da burada.
here's the animal that was causing it trouble.

ama sonunda kendi başıma dert sardım
but finally, i got myself involved.

dert etmeyin. o sizin sorununuz değil.
don't worry about it. it's not your problem.

biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık.
for we have truly made it (as) a trial for the wrong-doers.

aksine, sizin de, başkalarının da başına dert olur.
it's as likely to get you and other people into trouble as anything else.

allah, onların bu düşünce ve sözlerini, kalblerinde dert yapar.
allah makes such thoughts the cause of deep regrets in their hearts.

Çiftçiler için çalışmak dert değil; asıl mesele, emeğinizin karşılığı olan parayı alabilmek.
the work is not a problem for the farmers; the problem is to get the money for the work.

başına bir dert gelince de ümitsizliğe düşer. [17,67; 10,12]
and when evil touches him he is in great despair.

eyyub'u da (an). hani rabbine: "başıma bu dert geldi.
we bestowed (the same wisdom, judgement and knowledge) upon job.

"pekala, susan, başın dertte" notunu göreceksiniz.
"well, susan, this is a fine mess you are in."