Vous avez cherché: duymamış (Turc - Anglais)

daha önce duymamış olabilirsiniz.
you won't be familiar with it.

beni duymamış numarası yaptı.
he affected not to hear me.

tom bir şey duymamış gibi davrandı.
tom pretended to not hear a thing.

tom mary'yi duymamış gibi davrandı.
tom pretended not to hear mary.

bazılarınız dr.king in suikaste uğradığını duymamış olabilir
some of you may not have heard that dr. king has been assassinated.

adını duyup duymamış olmanız, hangi kuşaktan olduğunuza bağlı.
it'll be your generational determinant as to whether her name means much to you.

klapanın güzelliği ve duruluğu, bu şarkı söyleme tarzını daha önce duymamış olanları adeta büyülüyor.
the beauty and clarity of this singing style astonishes those who have not had the chance to hear it before.

ve bunu, daha önce hiç ikinci bir dil duymamış amerikan bebeklere kritik dönemlerinde ilk defa Çince dinleterek denedik.
and we tested this by exposing american babies who'd never heard a second language to mandarin for the first time during the critical period.

merkezi hindistan'da bulunan şirketi, hırvatistan'da yatırım yapmaktan hiç pişmanlık duymamış.
his company, headquartered in india, had no regrets about investing in croatia.

mûsâ onu hiç duymamış gibi sözüne devam ederek: “o sizin de, sizden önceki babalarınızın da rabbidir.”
(moses continued): "your lord and the lord of your fathers before you."

ona okununca allah'ın ayetlerini dinler de sonra gene hiç duymamış gibi ululanıp ısrar eder; artık müjdele onu elemli bir azapla.
he hears the revelations of god which are recited to him, then persists in his arrogance as if he had not even heard them. tell him that he will suffer a painful torment.

İşte size Öklit'in paralel postülatını hiç duymamış iki yaratık -- postülata karşı gelmenin imkansız olduğunu bilmiyorlardı, sadece karşı geliyorlardı.
here's two creatures who've never heard of euclid's parallel postulate -- didn't know it was impossible to violate, and they're simply getting on with it.

kendine okunan allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline!
he hears god's revelations being recited to him, yet persists in his arrogance as if he had never heard them.

20 yıl önce kimse duymamıştı.
20 years ago, no one had heard of it.