Vous avez cherché: feryat (Turc - Anglais)

feryat edin.
pass ye over to tarshish; howl, ye inhabitants of the isle.

meydanlarımızda feryat duyulmayacak!
that our oxen may be strong to labour; that there be no breaking in, nor going out; that there be no complaining in our streets.

başına bir fenalık gelince feryat eder,
anxious when an ill befalls him

orada ağlayış ve feryat duyulmayacak artık.
and i will rejoice in jerusalem, and joy in my people: and the voice of weeping shall be no more heard in her, nor the voice of crying.

kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder.
anxious when an ill befalls him

en yiğit asker bile acı acı feryat edecek.
the great day of the lord is near, it is near, and hasteth greatly, even the voice of the day of the lord: the mighty man shall cry there bitterly.

Şimdi inleyip feryat etsek de sabretsek de bir.
to lament or endure is all the same to us now.

yerseniz, bana feryat ettiklerinde onları kesinlikle işitirim.
if thou afflict them in any wise, and they cry at all unto me, i will surely hear their cry;

feryat ediyorlardı; oysa artık kurtulma zamanı değildi.
(on facing our torment) they cried out for help, but it was too late for them to escape.

feryat ettiler, ancak artık kurtuluş zamanı değildi.
(on facing our torment) they cried out for help, but it was too late for them to escape.

sonunda şımarık varlıklılarını azabla yakaladığımız zaman feryat ederler.
but then when we seize the affluent among them, they will cry out for help.

o zaman feryat ettiler. halbuki artık kurtulma zamanı değildi.
(on facing our torment) they cried out for help, but it was too late for them to escape.

dinleyin şimdi ey zenginler, başınıza gelecek felaketlerden ötürü feryat edip ağlayın.
go to now, ye rich men, weep and howl for your miseries that shall come upon you.

firavun yaklaşırken, İsrailliler mısırlıların arkalarından geldiğini görünce dehşete kapılarak rabbe feryat ettiler.
and when pharaoh drew nigh, the children of israel lifted up their eyes, and, behold, the egyptians marched after them; and they were sore afraid: and the children of israel cried out unto the lord.

rab musaya, ‹‹niçin bana feryat ediyorsun?›› dedi, ‹‹İsraillilere söyle, ilerlesinler.
and the lord said unto moses, wherefore criest thou unto me? speak unto the children of israel, that they go forward:

Çocuğun babası hemen, ‹‹İman ediyorum, imansızlığımı yenmeme yardım et!›› diye feryat etti.
and straightway the father of the child cried out, and said with tears, lord, i believe; help thou mine unbelief.

onlara şöyle deriz: "bugün feryat etmeyin, doğrusu katımızdan bir yardım görmezsiniz."
cry not for succor this day; surely you shall not be given help from us.

bu bir dişi modeldir: dünyandaki ızdırapların feryatlarını algılayan kadın.
it's a female archetype: she who perceives the cries of suffering in the world.