Vous avez cherché: gidemem (Turc - Anglais)

eve gidemem.
i can't go home.

seninle gidemem.
i can't go with you.

daha hızlı gidemem.
i can't go any faster.

ben daha ileriye gidemem.
i can't go any further.

o gelinceye kadar gidemem.
until he comes, i can't go.

meşgulüm, bu yüzden gidemem.
i'm busy, so i can't go.

bu gece seninle restorana gidemem.
i can't go to the restaurant with you tonight.

Çok meşgul olduğum için seninle gidemem.
i can't go with you because i'm very busy.

partiye gidemem, yine de beni davet ettiğin için teşekkür ederim.
i cannot go to the party, but thank you for inviting me all the same.

"geri dönemem." diyen nazrul şöyle devam ediyor: "İleri de gidemem."
"i can't go back," he said. "and i can't go forward."

sürekli "İnanmıyorum, o yüzden bir cemaatim olamaz, bu yüzden de ahlaktan yoksunumdur, hacca gidemem." dememiz çok acı.
it's so sad that we constantly say, "i don't believe so i can't have community, so i'm cut off from morality, so i can't go on a pilgrimage."

o kadar fazla para, oraya gidemem, avukatlarla, bunun nasıl farklı olduğunu, kimin kime karşı sorumlu olduğunu ve sonuç olarak araba sahiplerine sürüş kayıtları ve sürüş geçmişi için koruma sağlayabildik.
way too much money, i just can't even go there, with lawyers, trying to figure out how this is different, who's responsible to whom, and the result was that we were able to provide owners protection for their own driving records and their own history.

sally tatiler için eve gidememe hakkında çok üzgündü.
sally was very sad about not going home for the holidays.